İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, Ocak Ayı Olağan Meclis Toplantısında yaptığı konuşmada küresel büyüme temposunun yavaşladığına işaret ederek "2025’in global ekonomik görünümüyle ilgili ilk dikkatimizi çeken olgu, küresel büyüme temposunun yavaşlamış olması” dedi.
Haber Ekspres Gazetesi’nden Turgay Kılıç’ın haberine göre, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Ocak Ayı Olağan Meclis Toplantısı, çok sayıda meclis üyelerinin katılımıyla Meclis Başkanı Selami Özpoyraz öncülüğünde başladı. Meclis oturumuna İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, İZTO divanı ve iş insanları katıldı. Toplantının ana gündeminde ekonomi ve iktisat olurken enflasyon da toplantının bir diğer etkeni oldu. Ayrıca İzmir’in sevilen yüzü ve sayılı gazeteciler arasında ismini yazdıran Erhan Önel’e de rahmet dilekleri iletildi. Başkan Mahmut Özgener, yaptığı açıklamada Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nin yanmasıyla 78 hayatın can vermesi üzerine tedbirlerin de hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini, kalıcı çözümlerin de oluşturulmasına dikkati çekti. Turizm denetiminde yangın denetim kuruluşları yapıldığı ve tadilat ile düzenleme yapılmadığı sürece de bir kontrol zorunluluğu da bulunmadığına işaret eden Özgener, “Yeni bir düzenlemeyle turizm tesislerinin yangın denetimlerinin ne sıklıkla yapılacağını, söz konusu denetimlerinin ise sıkça görülmesi ve fiziksel ile dijital ortamda ulaşılabilir olması gerekiyor. Turizm tesisi denetimlerinin ise hangi kurum tarafından yapılacağı da açıkça belirtilmeli. Bu konuda eksikler giderilene kadar da o turizm tesisinin de faaliyete girmemesi ve vatandaş ile paylaşılması gerekiyor. Muhakkak ki meclis üyelerimizle yapılarak düşüncelerimiz de bizlerle paylaşmamız ve bizler de bunları ilgili kurumlarla da yerelde ve büyükşehir belediyeleriyle de paylaşmamız gerekiyor” dedi.
"ABD’den iyi bir performans bekleniyor"
“2025 yılına hızlı başlangıç yaptık” diyen Özgener, Ankara ziyaretinden bahsetti. Ankara’ya giderek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı ziyaret eden İzmirli iş insanları, eğitim, tarım ve enflasyon gibi etkenleri masaya yatırdıklarını, bazı fikirleri de dile getirdiklerini anlattı. İZTO Başkanı Özgener, “Ocak ayı ekonomi gündemimize, dünyadaki gelişmelerle başlamak istiyorum. 2025’in global ekonomik görünümüyle ilgili ilk dikkatimizi çeken olgu, küresel büyüme temposunun yavaşlamış olması. Her ne kadar Dünya Bankası'nın son tahminleri global büyümede istikrar bekliyor olsa da; söz konusu olan, geçtiğimiz yıllarda yaşanan ekonomik kayıpların giderilmesi veya gelişmekte olan birçok ülkenin kalkınma ihtiyaçlarının karşılanmasında yetersiz kalıyor.
Küresel ekonominin 2025’te yüzde 2,7 büyüyeceğini, bölgesel değişimlerin yüksek olabileceğini öngörüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nin 2025’te iyi bir performans göstermesi bekleniyor. Avrupa ve Çin’in daha zayıf bir büyüme ile karşı karşıya. Gelişmekte olan ekonomileri ise daha ciddi zorluklar bekliyor. Enflasyon küresel ölçekte azalıyor olsa da; hizmet sektörü enflasyonu ve bölgesel farklılıkların devam ettiğini gözlemliyoruz. Bölgeler ve sektörler arasında farklılık gösteren enflasyonist baskılar mevcut” şeklinde konuştu.
ABD’nin yeni döneminde ‘risk’ kapıları
Başkan Özgener, ayrıca ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın seçilmesinin ardından bazı risklerin de cereyan edeceğine dikkati çekerek “ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’ın görevine başlamasıyla birlikte; yeni dönemde gümrük vergilerinin yükselmesi, enflasyonist riskleri doğurabilir. Korumacı politikaların dünya genelinde enflasyonun düşme hızını azaltabileceğini ve büyük merkez bankalarının, özellikle FED’in faiz indirimlerinin düşük kalma ihtimalini gözlemliyoruz. FED’in bu gelişmeler doğrultusunda yıllık faiz beklentisinin ise 50 puandan 25’e indiğini görüyoruz. 2025 yılı genelinde sadece bir faiz indiriminin yapılmasının beklendiği dile getiriliyor. Bu yaklaşım, global para akış hızını ve beraberinde ülkemiz ekonomisini de etkileyebilecek bir durum oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Farklı küreselleşmede ticari engeller
Ayrıca Özgener, küreselleşmenin farklı boyuta evrilmesinde ticari engeller, jeopolitik gerilimler ve siyasette politika belirsizliğine kapı aralayarak “Küreselleşmenin farklı bir boyuta evrilmesiyle birlikte; ticaret engelleri, jeopolitik gerilimler ve siyasette politika belirsizliği kritik riskler olarak karşımıza çıkıyor. Kalıcı enflasyon ve iklim kriziyle ilgili zorluklarda önemli tehditler arasında yer alıyor. Bir diğer önemli konu ise, dünya iş gücü piyasasındaki keskin değişim. Dünya Ekonomi Forumu’nun yayınladığı iş gücü raporunda, küresel ölçekte büyük yenilikler olacağı; teknoloji, yeşil dönüşüm, demografi ve ekonomideki gelişmeler ile birlikte farklı bir dönemin başlaması öngörülüyor. 2030’a kadar mevcut iş gücü piyasasındaki 92 milyon kişinin işini kaybedeceği; farklı niteliklere sahip 170 milyon kişilik iş gücü talebi oluşacağı tahmin ediliyor. Bu durumun eğitim ve öğretimde de değişiklikler yaratması bekleniyor.
Küresel çapta iş gücünde yaşanan değişim göz önünde bulundurulduğunda, hem makro düzeyde, hem de şirketler düzeyinde gerekli önlemlerin alınması ve çalışma alanında mutlaka bir ekonomi politikası tepkisi verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Vasıflı işgücü oranının ülkemiz geneline göre yüksek olduğu İzmir açısından da, işgücü dönüşümünün önemli olacağını değerlendiriyoruz” ifadelerine yer verdi.
Politika faizi yıl sonunda yüzde 30’a düşebilir
Özgener, Merkez Bankasının geçen hafta Perşembe günü faizin 250 baz puan indirimine gitmesiyle yüzde 45 seviyesine çekmesine ilişkin Haziran ayında politika faizinin yüzde 38, yıl sonunda ise yüzde 30’a ineceğini belirterek “Merkez Bankası, geçtiğimiz hafta Perşembe günü politika faizinde 250 baz puan indirime gitti ve faizi yüzde 45 seviyesine çekti. Bu aşamadan sonra Merkez Bankası’nın Mart ayındaki bir sonraki toplantısına kadar veriye bağlı olarak hareket edeceği tahmin ediliyor. Bu bağlamda; politika faizinin Haziran’da yüzde 38, yıl sonunda yüzde 30’a ineceğini tahmin ediyoruz. Enflasyonun Aralık ayındaki yavaşlamadan sonra Ocak’ta bir miktar artacağını ancak sonrasında tekrar düşüş trendine geçeceğini öngörüyoruz. 2024 yılının dördüncü çeyreğinde sanayi, hizmetler ve inşaat gibi tüm ana sektörler toparlanma belirtileri gösterdi, fakat sanayinin alt kollarında büyüme dengesiz bir seyir izlemekte. En son verilere göre; kimya, ana metal, metal eşya ve gıdada dipten dönüş sinyalleri olabileceğini düşünüyoruz. Dördüncü çeyrek ile birlikte finansal koşullardaki gevşeme ile krediler ve kredi kartı büyümesindeki artışın devam ettiğini değerlendiriyoruz. Bankalar ayrıca işletme ve bireysel kredilere olan talebin arttığını ve 2025’in ilk çeyreğinde yurt içi finansman koşullarında daha fazla gevşeme beklendiğini rapor ediyor. Talep koşullarının arz durumundan daha pozitif bir görünüm gösterdiği senaryoda, ülkemiz enflasyonunun yüzde 30 seviyesinde kalacağını öngörüyoruz” dikkati çekti.
"2006’dan bu yıla en kötü 2. yıl oldu"
İZTO Başkanı Mahmut Özgener, ayrıca gelir dağılımına da kapı araladı. Özgener, 2006’dan bu yıla tutulan istatistiklerde en kötü ikinci yılının 2024 olduğuna işaret etti. Özgener, “Ekonominin gidişatına dair en önemli ölçütlerinden birisi de, gelir dağılımı verileri” diyerek şunları söyledi:
“Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça ise gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 27 Aralık 2024 tarihinde açıkladığı verilere göre, en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,6 puan azalarak yüzde 48,1 olurken, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay ise 0,2 puan artarak yüzde 6,3 oldu. Hane halkı kullanılabilir gelire göre Gini katsayısının 2024’de 2023’e göre bir parça düştüğünü, gelir eşitsizliğinin son bir yılda ufak bir toparlanma kaydettiğini, geçen sene en kötü verilerin elde edildiğini ve 2006’dan bu yana tutulan istatistikte en kötü 2. yılın 2024 yılı itibariyle yaşandığını görüyoruz. Para miktarı arttıkça gelir eşitsizliği artıyor. İzmir, en zengin yüzde 20’nin aldığı pay olarak 47,1 ile büyükşehirler arasında gelir eşitsizliğinin bir parça daha iyi olduğu bir yer konumunda. Bu durum, İzmir’de orta kesimin daha fazla olduğunu oraya koyuyor.”