İstanbul’un kalabalığından kaçmak ve doğayla iç içe bir gün geçirmek isteyenler için Belgrad Ormanı, adeta bir cennet haline gelmiş durumda. Bir zamanlar İstanbul’un en önemli içme suyu kaynağı olan bu yeşil alan, bugün hem tarihle iç içe geçmiş hem de İstanbullular için huzurlu bir kaçış noktası. Ancak Belgrad Ormanı sadece doğasıyla değil, geçmişinde yaşanan ilginç olaylarla da dikkat çekiyor. Peki, Belgrad Ormanı’na nasıl gidilir? İşte Belgrad Ormanı’na yapacağınız yolculuk hakkında bilmeniz gerekenler...
Belgrad ormanı’na nasıl gidilir
Şehir merkezine uzaklığı göz önüne alındığında Çayırbaşı'na 5, Büyükdere’ye 6, Taksim’e ise yaklaşık 20 kilometre mesafededir. Ormana ulaşım iki önemli aks üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bunlardan ilk olan Taksim-Sarıyer-Kilyos hattı, ormana çeşitli yönlerden yan yollarda bağlanmıştır. Bahçeköy-Kilyos ve Gümüşdere-Ayazma yolları da birinci aksın ormanın kuzeyine ulaşımı sağlayan önemli bağlantılarıdır. Şehir merkezinden en hızlı ulaşım da Çayırbaşı-Bahçeköy ve Fatih Ormanı-Bahçeköy yollarından sağlanır. İkinci önemli ulaşım aksı ise Alibeyköy-Kemerburgaz-Terkos hattıdır. Bu aksın ise Kemerburgaz-Bahçeköy ve Kemerburgaz-Kurtkemeri olmak üzere iki önemli bağlantısı vardır.
Belgrad Ormanı tarihi
Geçmiş yıllarda İstanbul için en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Belgrad Ormanı sayesinde Bizans döneminde de Osmanlı döneminde de kente su sağlanıyordu. Belgrad Ormanı’nın İstanbullular için önem kazanması 16. yüzyılın başlarına rastlamıştır. 10. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman 1521 yılında Belgrad Seferi’nden dönerken İstanbul’a beraberinde çok sayıda Sırp savaş tutsağı getirmiş ve Bizans döneminden kalma metruk köyleri yeniden şeneltme politikası uyarınca da bu tutsaklar orman içindeki eski Ayvat Köyü’ne yerleştirilmiştir. Köye Belgrad kökenli tutsaklar yerleştirilince, köy Belgrad adıyla anılmaya başlanmış zamanla köyü çevreleyen geniş yeşil alan da Belgrad Ormanı olarak isimlendirilmiştir. 1554 yılından itibaren, Kanuni dönemi saray mimarlarından olan Sinan’a, orman içindeki eski su yapılarını onarma ve gerek orman içinde, gerekse orman dışında yeni su yapıları inşa etme görevi verilmiştir. İstanbul'da günümüze ulaşan su kemeri, bent ve havuzların bir bölümü bu dönemden miras kalmıştır.
16. yüzyılda su kaynaklarını gözeten koruma tedbirleri ile Belgrad Ormanı da kısmen korunabilmiştir. Söz konusu tedbir kararları bazen içeriği ve şiddeti ağırlaşarak 18. yüzyıla kadar sürmüştür. 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde İstanbul’un artan nüfusuna temiz içme suyu sağlayabilmek amacıyla Belgrad Ormanı içinde, Kırkçeşme Su Yolları’na takviye amacıyla 3 yeni bent daha yaptırılmıştır. Tüm bentler gerekli görüldüğü hallerde onarım geçirmiş, 1839 yılı ise tüm bentler için genel bir onarım yılı olmuştur.
Belgrad Ormanı devlet eliyle yıkıldı
Belgrad Ormanı, barındırdığı orman köylülerinin yanı sıra İstanbullu gayrimüslimler için de uğrak bir dinlenme yeri olmuştur. Avrupalı tüccar ve gezginlerin kişisel yazışmalarında Belgrad Ormanı hakkında sıklıkla söz edildiği görülmektedir. Tarih boyunca ciddi bir yangın geçirdiği bilinmemekle birlikte ormanda bazı yangın olayları da yaşanmıştır. En kayda değer olaylardan biri de ormanın devlet eliyle yakılmasıdır. Kayıtlara göre, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına tepki olarak Etmeydanı’nda toplanarak ayaklanma başlatan Yeniçerilerin bir bölümü kısa süre sonra Belgrad Ormanı içlerine sürülmüş, köşeye sıkışan Yeniçeriler 3 ay boyunca etkisiz hâle getirilemeyince de orman ateş çemberine alınmıştır. Böylece ateş çemberi içinde kalan Yeniçerilerle birlikte önemli miktarda orman alanı da yanarak küle dönmüştür. 1888, 1916 ve 1920 yıllarında da Belgrad ormanında yangınlar çıktığı kaydedilmiştir. Geçmişte yangınlara başta yıldırım düşmesi, yolcuların ateş atması ve güvenlik görevlilerinin dikkatini dağıtmak isteyen çetecilerin neden olduğu bilinmektedir. İçinde barındırdığı su kaynaklarıyla İstanbul için yaşamsal öneme sahip olan Belgrad Ormanı, zaman zaman su kaynaklarındaki kirlilik nedeniyle de gündeme gelmiştir. İstanbul'da tifo, dizanteri gibi salgın hastalıklar baş gösterince, bunun nedeni su kaynaklarında aranmıştır. Kirliliğin nedeninin öncelikle suya devrilen ağaçlar olduğu sanılmış bentler çevresindeki tüm ağaçların kesilmesi gündeme gelmiştir. Salgınlar ciddi boyutlara ulaşınca, Paris’teki Osmanlı elçisi aracılığıyla Pasteur Enstitüsü’nden uzmanlar İstanbul’a davet edilmiş kuruldan kapsamlı bir rapor hazırlaması istenmiştir. Yapılan araştırmalarda, Pera bölgesindeki otellerin kirli nevresim ve çarşaflarının çamaşırcı kadınlarca Büyükbent kıyısında yıkandığı ve kirli suların da bende döküldüğü saptanmıştır. İçme suyunu köylülerin kirlettiği ortaya çıkınca padişah 2. Abdülhamit yayınladığı buyruk ile köy boşaltılmış köylüler başka yerlere yerleştirilmiştir.
1822 yılında hazırlanan İstanbul haritalarında Belgrad Ormanı’nın 13 bin hektarlık bir alana yayıldığı görülmektedir. Denetimsiz ağaç kesimleri nedeniyle orman alanı 1840’larda 12 bin hektara, 1870’lerde ise 7 bin 500 hektara inmiştir. Giderek artan tehlike nedeniyle 1860 yılında ormanın idaresi Su Nezareti’nden alınarak mütehassıs bir müfettişliğe verilmiştir. Bu müfettişlik bünyesinde bir müfettiş muavini, 2 süvari, 10 da piyade er ormanın gözetimiyle görevlendirilmiştir. Bu koruma hali 1. Dünya Savaşı’na dek sürmüş ancak Haliç-Karadeniz sahra hattının yapımı sırasında büyük ölçüde orman alanı zarar görmüştür. İstanbul’un işgali süresince de yakacak odun temini amacıyla büyük ölçekli ağaç kesimleri yapılmıştır. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından sonra ilgili kamu kuruluşlarının ihdas edilmesiyle Belgrad Ormanı yeniden koruma altına alınmıştır. Belgrad Ormanı’ndan daha işlevsel yararlanmak amacıyla bentler çevresine piknik alanları oluşturulmuş ve orman bir yürüyüş ve dinlence alanı olarak İstanbullulara hizmet vermeye başlamıştır.