BURCU YANAR/ÖZEL HABER
İklim krizinin etkileri her geçen gün daha da derinleşirken, çevre politikalarının yetersizliği ve doğa talanını aklayan yasal düzenlemeler kamuoyunda büyük tartışmalara yol açıyor. Ege Çevre ve Kültür Derneği (EGEÇEP) Sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı’nın dikkat çektiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen İklim Kanunu, iklim adaletini sağlamak bir yana, sermaye odaklı kalkınma anlayışını sürdürülebilirlik maskesiyle meşrulaştırmayı hedefliyor. Yasanın hazırlık sürecinden içeriğine kadar pek çok noktada ciddi eksiklikler barındırdığına dikkat çeken Cangı, özellikle ekokırımın suç sayılmamasının, doğaya karşı işlenen büyük yıkımların cezasız kalmasına yol açtığını vurguladı.
Yüzyılın sağlık tehdidi
EGEÇEP Sözcüsü Avulat Arif Ali Cangı, “Dünya Sağlık Örgütü, 21. Yüzyıl’da en önemli sağlık tehdidinin iklim değişikliği olduğu tespitini yapıyor. İklim krizinin doğurduğu iklim olayları, Covid 19 salgını gibi küresel sağlık problemleri yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliğini tehlikeye atmış durumda. Bu tehlikeli gidişatı durdurmak için insanlığın acil ve radikal önlemler alması gerekiyor. Gelin görün ki, ne pahasına olursa olsun kalkınma, büyüme anlayışındaki kapitalist, endüstriyel sistem dünyanın geneline hakim. Bu sistem içinde önerilen önlemler, dostlar alışverişte görsün türünden. Bu konuda laf olsun diye 20 Şubat’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) bir kanun teklifi sunuldu ve sonrasında yasalaştı. Görüşmelere İklim Adaleti Koalisyonu, Temiz Hava Hakkı Platformu gibi çevre hareketleri ile akademik meslek odaları temsilcileri de katıldılar, kanun teklifine karşı görüşlerini belirttiler. Görüşmeye katılanlar sözlerinin hiç kesilmeden dinlendiğini söylediler. Sözler kesilmemişti ama dikkate de alınmadı” dedi.
Bu kanunla olmaz
Kanunun piyasa mekanizmaları kurmak üzerine olduğunu vurgulayan Cangı, “Hazırlanma süreci ve düzenlemelerine göre teklif edilen bu kanunla iklim değişikliğinin önüne geçilemez. Teklifin hazırlanma süreci nasıl bir kanun getirilmek istendiğinin ipucunu veriyordu. Çevre, Ekoloji ve İklim Hareketlerinden gizlenen Taslak İklim Kanunu ilk olarak, 18 Ağustos 2023’te, Ankara Sanayi Odası (ASO) sitesinden yanlışlıkla paylaşıldı. Kamuoyuna sızdığı yere bakıldığında çıkartılmak istenen kanunun kimin çıkarına olacağını gösteriyordu. Nitekim yasa teklifinin daha amacını düzenleyen 1. maddesinde iklim değişikliği ile mücadele yeşil büyüme vizyonuna bağlanmış. Doğal varlıkların yağmalanması, ekolojik yıkımın kılıfı olan ‘sürdürülebilir kalkınma’ anlayışının yeşile boyanmasıyla bir şey değişmeyecek. Tanımlar başlıklı 2. maddesinde, iklim değişikliğine uyum ‘ortaya çıkabilecek fırsat’ olarak tanımlanmış, bu da amacın yaşamın korunması olmadığını bize gösteriyor. Teklifin bütünü karbon salımını azaltmayı değil, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon kredilendirme gibi piyasa mekanizmaları kurmayı hedefliyor. Bu şirketlerin karbon kredisi satın alarak kirletmeyi sürdürmelerine yol açacaktır. Teklifte 2053 Net Sıfır Emisyon hedefinden söz ediliyor. Net sıfır emisyon hedefi için ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulacak, tabii ki de kamu yararı gözetilecekmiş. Kanunda net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için zorunlu olan fosil yakıttan çıkışa ilişkin hiç bir düzenleme yok. Kömüre dayalı teşviklere devam ederek, mutlak azaltım ilkesi benimsenmeden, hazırlanan kanunda buna ilişkin söz kurmadan, Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşmak mümkün değil. İklim değişikliğinin müsebbibi olan politikaları uygulayan yürütme organı tarafından oluşturulan Karbon Piyasası Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı’nın başkanlığında sanayi, ticaret ve finans kuruluşlarından oluşan Danışma Kurulu’yla iklim değişikliği ile mücadele edilemez” diye konuştu.
‘Ekokırım suç sayılmalı’
Ekokırımın suç olarak kabul edilmeden iklim değişikliğinin önüne geçmenin mümkün olmadığını ifade eden Avukat Arif Ali Cangı, “Kanun teklifinde iklim değişikliğine yol açan kent politikalarından, endüstriyel hayvancılıktan, ekokırımdan hiç söz edilmiyor. İklim değişikliğine yol açma eylemi, en büyük ekokırım suçunu oluşturur. Ekokırım suç olarak kabul edilmeden iklim değişikliğinin önüne geçilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadele amacıyla hazırlandığı iddia edilen İklim Kanunu’nun ekokırım suçunu içermemesi hayati bir eksikliktir ve bu durum kanunun asıl amacının iklim değişikliği ile mücadele olmadığını belli etmektedir” ifadelerini kullandı.
Ekokırım nedir?
Ekokırım; insan veya diğer canlıların hayatını tehlikeye atan, doğal veya kültürel varlıklar üzerinde ağır tahribata yol açabilecek, bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açan eylemler olarak adlandırılır.