Röportaj: Tuğçe Yerdelen

Haber Ekspres Gazetesi'nden Tuğçe Yerdelen'in röportajına göre, Avusturya’dan Japonya’ya, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Moskova, Bulgaristan, Türkiye, Hırvatistan, Slovenya, Romanya, İtalya, Lüksemburg gibi birçok ülkede hem önemli orkestraların hem de opera evlerinin yaptıkları temsillerde solist sanatçı olarak yer alan Sopranomuz Çiğdem Soyarslan, 13 yaşında bir arkadaşının hediye ettiği Maria Callas kasetini dinlediğinde operaya hayran kaldı ve opera sanatçısı olmaya karar verdi. Mimar Sinan Üniversitesi'nin ardından Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi'nde eğitimini tamamlayan Çiğdem Soyarslan’ın sanat yaşamı, ülkemizde ve yurtdışında birçok önemli yarışmada sesiyle, performansıyla aldığı ödüllerle taçlandı.

Whatsapp Image 2024 08 21 At 17.42.19

Uluslararası Opera ve Konser Sanatçısı Çiğdem Soyarslan, Eylül ayında gerçekleştirilecek 31. Aspendos Opera ve Bale Festivali’nde sahneye çıkacağı Gala Konseri öncesi 22 Ağustos akşamı Urladam Hangardam Salonu’nda “Köprüler - Doğudan Batıya Bir Şan Resitali”yle yerelden evrensele şairler ve besteciler arasında kurulan köprüye, farklı coğrafya ve kültürlerin zenginliklerine tanık olunacağını söylüyor. Haber Ekspres okurları için hem bu tanıklığı hem de Çiğdem Soyarslan’ın Uluslararası Opera ve Konser Sanatçısı olma serüvenini konuştuk.

Adolf Hitler zamanla gerçeklikten nasıl koptu? Adolf Hitler zamanla gerçeklikten nasıl koptu?

Whatsapp Image 2024 08 21 At 17.42.21

Yaşamımızı belirleyen hayallerimiz. Çiğdem Soyarslan’ın en büyük hayali opera sanatçısı olmaktı, oldu. Hayalinizin gerçekleşmesinde aile, öğretmen ya da başka birinin katkısı var mı?

ÇS:13 yaşındayken bir arkadaşımın hediye ettiği Maria Callas kasetini ilk dinlediğimde, operaya hayran kalmış ve opera sanatçısı olmaya karar vermiştim. Bu dileğimi paylaştığım annem ve babam, konservatuar sınavlarına hazırlık sürecimden, eğitimimin sonuna kadar ve kariyerim süresince her zaman beni desteklediler. Konservatuardan  Şan Hocam Opera Sanatçısı Nursel Öncül de, öğrencisi olduğum 16 yaşımdan bugüne kadar desteğini eksik etmemiş, sanat yolculuğumda en kıymetli mentorum olmuştur.

Türkiyeden sonra Viyanada aldığınız eğitim sanatınızda nasıl yönelimlere yol açtı? Dünyanın birçok ülkesinde sahneye çıktınız. Aralarında hangi ülkeler ve seyircileri sizi daha çek etkiledi? 

ÇS: Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi Opera Bölümü’nde eğitim almaya başladığımda, opera sanatının başkenti Viyana’da olmanın çok büyük avantajlarını yaşadım. Öncelikle, opera starlarını dünyanın en önemli sahnelerinde canlı olarak izlemek, birçok önemli şan pedagoğu ile çalışabilmek gibi şanslarım vardı. Genç bir sanatçının stil bilgisi ve virtüözite üzerine çalışabilmesi için büyük deneyimlerdi bunlar. Avrupa’da gerçekleştirilen şan yarışmalarına hazırlanmak, katılmak ve opera sektörünün önemli bir parçası olan menajerlik sisteminin dikkatini çekmek, kariyer basamaklarında yukarıya çıkmanın gerekliliklerindendi ve Viyana bu noktada da merkez sayılıyordu. Kısacası operanın doğduğu topraklarda eğitim almak, aynı topraklarda sahne alabilmek için büyük önem taşıyordu.

Avusturya’da, Viyana başta olmak üzere birçok şehirde sahne aldım ve her zaman Avusturya seyircisinin opera sanatına duyduğu saygı beni etkilemiştir. Aynı şekilde Japonya seyircisi de çok büyük bir ilgi ve heyecan ile dolduruyordu konser salonlarını.

Doğudan Batıya Bir Şan Resitali”nizin aynı zamanda adı “Köprüler”. Köprüleri, bir insanın kollarına benzeterim. Bu anlamda resitalinizde yaşamın ve sanatın hangi kolları el sıkışıyor? 

ÇS: Cemal Süreya, Orhan Veli, Attilâ İlhan gibi şairlerimiz ile Nevit Kodallı, Cem İdiz, Fazıl Say gibi bestecilerimizin sanat yolculuklarındaki buluşmalarına şahitlik edeceğimiz konserimizin birinci bölümü olan 'Şiir-Şarkılar' bölümünde, doğuyu temsil eden Türk edebiyatı ile Klasik armoni el sıkışıyor. Opera, operet ve müzikal aryalarından oluşan ikinci bölüm de ise batıyı temsil eden Avrupa ve Amerika’ya uzanan yolculuğumuzda, farklı kadın portrelerinin edebiyattaki yansımaları ile farklı dönem müziklerindeki yansımalar el sıkışıyor."

Resitalde Soprano Çiğdem Soyarslana piyanoda Devlet Opera ve Balesi Baş Korrepetitörü Fügen Yiğitgil,  anlatıcı olarak da tiyatro sanatçısı Ege Aydemir eşlik ediyor. Bu buluşma nasıl gerçekleşti? 

ÇS:  Devlet Opera ve Balesi baş korrepetitörü, değerli piyanist Fügen Yiğitgil ile ilk olarak, Leyla Gencer’in ölüm yıl dönümü için Borusan Filarmoni Orkestrası ile verdiğimiz konser vesilesi ile karşılaştık. Pandemi döneminde, İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği için yaptığımız online konser kaydı ile müzikal paylaşımımız arttı. Bu paylaşımdan duyduğumuz mutluluk, Fügen Hanım ile konserler vermeyi benim için bir projeye dönüştürdü.

Ege Aydemir, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro bölümünde eğitimine devam eden ve aynı zamanda İstanbul seyircisinin aşina olduğu genç bir tiyatro sanatçısı. Konserimizde, edebiyat, müzik, coğrafya, ve duygular arasında oluşan köprüleri anlatma kaygımız olduğu için bir anlatıcı arayışındaydık. Ege’nin sahne duruşu, sesi, edebiyata, müziğe olan ilgisi ve heyecanı, ihtiyaç duyduğumuz anlatıcının o olduğu konusunda ikna etti bizi. 

Köprüler - Doğudan Batıya Bir Şan Resitali”yle Türkiye genelinde ve yurtdışında turnelere çıkılacak mı?  Opera sanatı üzerine projeleriniz var mı?

 ÇS:Elbette, hem yurt içinde hem de yurt dışında turneler düzenlemek, “Köprüler” ve repertuarımızdaki daha birçok eseri dönüştürdüğümüz projelerle seyirci karşısına çıkmaya devam etmek en büyük dileğimiz. Operalar, operetler, müzikaller, şiir şarkıları, Barok kantatlar gibi birçok dilde ve müzik tarihinin farklı duraklarından eserler için proje üretmeye devam edeceğiz.

Editör: Büşra Babur