1971-1974 yılları arasında, Amerika'nın baskılarıyla getirilen haşhaş üretim yasağı, yalnızca ülkenin ve üreticilerin ekonomik dengesini sarsmakla kalmamış, beraberinde siyasal ve toplumsal sorunları da getirmiştir. Haşhaş üretim yasağı; halkın ve ülkenin ekonomik çıkarlarının göz ardı edilmesinin yaratacağı durum ve iç işlerine karışılmasına müdahale edemeyen bir ülkenin karşılaşacağı sorunlar açısından bir ders niteliği taşımaktadır. Bir tarım mahsulünün, bir ülkenin kaderini ne yönde değiştirdiği, bu yasağın yarattığı sonuçlarla beraber karşımıza çıkmaktadır.

Dünyada tarih boyunca birbiri ardına kurulan devletler, siyasi ve ekonomik bağımsızlıklarına dayanarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yıkılan Osmanlı Devleti’nin yerine kurulan yeni ve genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti, siyasi ve ekonomik bağımsızlığını güçlendirmek amacıyla belli başlı birtakım önlemler almıştır. Alınan önlemler, sanayi sektörünün yeterince güçlü olmadığı bu dönemde, tarım sektörünün geliştirilmesine yönelik önlemler olmuşlardır.

Afyon’un (haşhaş) Türkiye için önemi neydi?

Whatsapp Image 2024 08 08 At 15.55.46

Ülkemizde var olan tarım alanlarında üretilen en tartışmalı bitki haşhaş (afyon) olmuştur. Kullanım alanlarının çeşitliliğinin beraberinde getirdiği yüksek ekonomik değeri ile birlikte haşhaş bitkisi, özellikle büyük devletlerin dikkatini çekmiştir.

Türkiye’de halihazırda yetiştirilmekte olan haşhaş bitkisi hem ülke içerisindeki hem de dünyadaki ihtiyacı zamanla karşılayamaması halinde, ekim alanları genişletilmiştir. Global pazardaki ihtiyacı karşılamak üzere ülkemizde günbegün ekim alanı genişletilen haşhaşın, belli standartları karşılayabilmesi amacıyla bir takım yasal düzenlemelere gidilmiştir. Haşhaşın uyuşturucu madde olarak da kullanılmasından dolayı, ekim sürecinde ve pazarlanmasında yasal müdahaleler söz konusu olmuştur. Bununla birlikte devam eden süreçte haşhaş üretimi üzerinde daima devlet kontrolü etkili olmuştur.

Türkiye’de afyon üretimi ne zaman başladı?

Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllardan beri yetiştirilmesine önem verilen haşhaş, 1960’lı yıllara gelindiğinde üretim sürecinde birtakım farklılıklar yaşanmıştır. Bunun sebebi ise dış devletlerin özellikle de ABD’nin, Türkiye’de üretilen haşhaş ve afyona dair yürüttüğü negatif propagandaların, haşhaş üretimini olumsuz etkilemesi ve nihayetinde yasaklanmasına yol açan süreci de beraberinde getirmesidir.

Türkiye’de Haşhaş (Afyon) Üretimine Dair İzlenen Politikalar Türkiye’de 1933 yılına kadar haşhaş ekimi, afyon üretimi ve ticareti serbest iken, 18 Temmuz 1932 yılında Birleşmiş Milletlere üye olunmasının bir getirisi olarak 3 Nisan 1933’te 2253 sayılı kanunla Uyuşturucu Maddeler İnhisar İdaresi kurulmuştur. Ardından 1931 Cenevre Afyon sözleşmesinin kabulüyle, haşhaş ekim alanları Bakanlar Kurulu kararı ile 17 ilde sınırlandırılmıştır ve kontrol altına alınmıştır. 1938’de Toprak Mahsulleri Ofisi ise uyuşturucu maddelerin tekelini devralmıştır.

1959 yılında haşhaş üretiminin kontrolünün sağlanmasına yönelik 7368 sayılı kanun çıkarılarak, kanun kapsamında üretilen tüm haşhaş mahsullerinin ihraç edilmesi ve yasal taleplerin karşılanamaması sebebiyle 1960 yılında haşhaş ekimi izni 42 İl’e yükseltilmiştir. Daha sonra tedricen azaltılmış ve 1970 yılında 7 İl olarak sınırlandırılmıştır. 1938-1971 yılları arasında Türkiye, dünyadaki yasal afyon pazarının %50-55’ini karşılamıştır.

Dönemin ABD Başkanı Nixon’ın Türkiye’nin tarım politikalarına müdahale etmesi ile başlayan süreç ve Nihat Erim’in baskıları kabullenişi

Nihat Erim Abd

1971 yılına gelindiğinde dönemin Amerikan Başkanı Nixon’ın, Türkiye üzerinde afyon Üretimine dair kurduğu ağır baskılar sonucunda, haşhaş ekimine tam bir yasak getirilmiştir. Başkan Nixon ve yönetimi, Amerika’da önlenemez bir boyuta ulaşan uyuşturucu sorununun, tek sorumlusu olarak Türkiye’yi hedef gösteriyordu. 32. Hükümet’in 12 Mart 1971 Askerî Muhtırasıyla görevden alınması ve yerine 33. Hükümet olarak görev alan Nihat Erim’in, muhtıradan yalnızca 4 gün sonra haşhaş ekimini yasaklaması ABD yönetiminin, Türkiye üzerinde kurduğu baskıların boyutlarını ve büyük ölçüde gelir sağlayan bir tarım mahsulünün bir ülkenin kaderini ne denli etkilediğini gözler önüne sermiştir.

Diğer dünya ülkelerinin “afyon” üzerinden ekonomileri güçlenirken Türkiye en önemli geçim kaynağından mahrum bırakıldı…

1971’den 1974’e kadar süren haşhaş ekim yasağı esnasında, Avrupa ve Amerika’da yaşanan uyuşturucu sorunu devam etmekle kalmamış, afyon üretimi yapan diğer ülkelerin üretim potansiyellerinde de ciddi bir artış yaşanmıştır. Bu durum, yeni afyon üreticisi ülkelerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bir diğer yandan, Türkiye’de uygulanmaya başlanan haşhaş üretim yasağı, önemli bir gelir kaynağından mahrum bırakılan üreticilerin üzerinde sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmıştır. Tek geçim kaynağı afyon üretimi olan 1,5 milyon vatandaş oldukça olumsuz etkilenmiş ve yoksulluğa sürüklenmişlerdir.

Bakan Şimşek: Vergide adalet için büyük bir çaba harcıyoruz Bakan Şimşek: Vergide adalet için büyük bir çaba harcıyoruz

ABD Başkanı Nixon’ın Türkiye’ye olan takıntısı…

1971-1974 Yılları Arasında Türkiye’de Afyon Üretiminin Yasaklanma Süreci ABD Başkanı Richard Nixon, 1969 yılında göreve gelmiştir ve ilk icraatı tüm ABD’yi etkisi altına alan uyuşturucu sorunuyla mücadele etmek olmuştur. Adeta bu problemi kişisel bir mesele haline getiren Nixon, ülkesinde yaşanan uyuşturucu probleminin temel kaynağının Türkiye’de üretilen afyon olduğunu ileri sürmüştür. Türkiye’de afyon üretiminin yasaklanmasının, ABD’deki uyuşturucu sorununa bir son vereceğini savunan Nixon, bu fikir bağlamında görevine başladığı an itibariyle, ABD’deki Ankara Büyükelçisi aracılığıyla Türk Hükümeti’nin haşhaş üretimini yasaklanmasını isteyen sözlü bir mesaj iletmiştir. Ancak bu durum karşısında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Adalet Partisi Hükümeti bu isteği esefle reddetmiştir.

Dönemin Gazete Manşetleri

Bunun yerine haşhaş ekiminin yasal olmayan yollardan satışını engelleyecek yeni düzenlemeler yapılabileceğine dair öneriler sunulmuştur. Başbakan Demirel’e göre, haşhaş Anadolu topraklarında binlerce yıldır yetişmekte olan bir mahsuldü ve on binlerce çiftçinin geçim kaynağıydı. Bu durumdan mütevellit yasaklanması söz konusu dahi değildi.

Adalet Partisi Hükümeti, 1965 yılında, Amerikan karşıtı eylemlerin yoğun olduğu kritik bir dönemde, iktidara gelmiştir. Türk kamuoyunda ve muhalif kesimlerde ortaya çıkan Amerika karşıtı siyaset, hükümeti de etkileyen faktörlerden biri olmuştur. Bu bağlamda hareket etmeye başlayan hükümet yetkilileri, Amerikan karşıtı grupların dağıtılması veya etkisiz hale getirilmeleri konusunda ABD yönetimi tarafından yetersiz olarak adlandırılmıştır. Bu durumla birlikte ABD hükümeti Türkiye konusunda git gide olumsuz bir tutum sergilerken, Türk hükümetinin Türkiye ve ABD arasında imzalanan ikili anlaşmaların yeniden düzenlenmesi teklifi ile birlikte çok daha gergin bir süreç başlamıştır. Tüm bu sorunlar haricinde, Başkan Nixon haşhaş sorununun üzerine özellikle yoğunlaşmıştır. Nixon ve Ankara Büyükelçisi William Handley'nin dahil olduğu bir ekip bu sorunun çözüme kavuşturulması adına her şeyi göze almışlardır.

Haşhaş sorunu nasıl 12 Mart Muhtırasına kadar uzandı?

12 Mart Muhtırası

Haşhaş sorununun devam ettiği 1969-1971 yılları arasında Handley, Nixon ile görüşmek üzere sıklıkla Washington’a seyahat etmektedir. Başbakan Demirel, ABD’nin haşhaş ekiminin yasaklanması isteğini sürekli olarak geri çevirmiştir.

Bir süre sonra istek zamanla bir baskı unsuru haline gelmiş, beraberinde tehditleri de getirmiştir. ABD, haşhaş ekiminin yasaklanmaması durumunda Kongre’nin Türkiye’ye yapılan yardımları kesebileceğine dair tehditler saçmıştır.

Amerika raporlarında Adalet Partisi Hükümeti’nin ömrünün kısa olacağına dair tespitler ve değerlendirmeler yer almıştır. Ankara Büyükelçisi W. Handley, yalnızca Başbakan Demirel ile değil, hükümetin neredeyse tüm bakanları ile görüşmelerde bulunmuş ve Demirel’i ikna etmelerini istemiştir. Fakat Demirel, 1969 yılından itibaren parti içerisinde yaşanan muhalif tartışmalar sebebiyle üst üste gelen problemlerden bunalan Demirel, Türk çiftçisinin desteğini kaybetmeyi göze alamamıştır.

Süleyman Demirel 1971

1969 yılı itibariyle ABD yönetimi, Demirel ile uzlaşamayacaklarının farkına varmıştır. Demirel, ABD yönetimini de memnun etmek amacıyla haşhaş ekimine bir kısıtlama getirmişse de bu durum ABD’yi tatmin etmemiştir. Başkan Nixon’ın, Büyükelçi Handley üzerinden gönderdiği sözlü mesajlarda Türkiye Hükümeti’ne yapılan baskıların artırılması gerektiği belirtilmiştir.

Bunun üzerine baskıların geri tepebileceğinin farkında olan ABD Hükümeti, çarenin Türk Hükümeti’nin değişmesiyle sağlanabileceği kanısına varmıştır.

ABD Başkanının Türkiye hırsı nasıl Demirel Hükümeti’nin düşmesine sebep oldu? Nihat Erim hükümeti ABD eliyle mi kuruldu?

Richard Nixon

Başkan Nixon’ın güvenlik danışmanları Helmut Sonnenfeldt, Harold H. Saunders ve Henry Kissinger, 10 Temmuz 1970 tarihinde yapılan bir güvenlik toplantısında Türkiye Hükümeti’nin herhangi bir nedenden düşmesinin, Amerika’nın çıkarlarını ne yönde koruyacağına dair bir eylem planı hazırlamışlardır. Amerikanın çıkarları, açıkça Demirel Hükümeti’nin düşmesine bağlanmıştır.

12 Mart 1971’de Türk ordusuna mensup dört kuvvet komutanı General, Başbakan Demirel ve hükümetine bir muhtıra vermişlerdir. Demirel, bu durumla önce mücadele etmişse de daha sonraları Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın çabalarıyla istifa kararı almıştır.

Tüm bu durumlarla birlikte Amerikan çıkarlarına zarar vermeye başlayan Süleyman Demirel ve Hükümeti iktidardan çekilmiştir. Yerine gelen Nihat Erim Hükümeti, Demirel döneminde oldukça gergin bir hale gelen ABD ilişkilerini yumuşatmaya yönelik bir politika izlemiştir. Bu hususta ilk olarak ABD’nin isteğini yerine getirmiş ve 1971 yılının temmuz ayında haşhaş ekimini yasaklamıştır.

Hükümeti değiştirerek istediğini elde eden Nixon, haşhaş üretiminin yasaklanmasıyla nelere sebep oldu?

Haşhaş Üretimi Ambargo

Amerika’nın Türkiye üzerinde yarattığı baskıların bir tesiri olarak Bakanlar Kurulu’nun 29 Haziran 1971 tarihli ve 7/2654 sayılı kararı ile 1972 yılının sonbaharından itibaren Türkiye sınırları içerisinde haşhaş ekimi ve üretimi kesin olarak yasaklanmıştır. Haşhaş ekimi yasaklanan toplam yedi ildeki üreticilere (Denizli, Uşak, Konya, Akşehir, Ilgın, Beyşehir ve Doğanhisar) 1971 yılı gelirleri esas alınmak suretiyle, uğradıkları zararın karşılığının bir tazminat ile ödeneceği belirtilmiştir.

1971 yılından 1974’e kadar süren bu yasak esnasında, Avrupa ve Amerika’ya yasal olmayan yollardan uyuşturucu temini devam etmiş, afyon üretimi yapan diğer ülkelerin üretiminde ciddi bir artış gerçekleşmiş ve afyon üreten yeni ülkeler de ortaya çıkmıştır.

Bu yasağın getirilmesinin, Avrupa ve Amerika’da uyuşturucu teminin azalmasına bir yararı olmadığı gibi, Türkiye’de de haşhaş üreticilerinin sağladığı önemli bir gelir kaynağı yok olmaya mahkûm edilmiştir. Ülkemizde yaklaşık olarak 1,5 milyon vatandaş, getirilen bu yasağın olumsuz sonuçlarına maruz kalmıştır.

Nihat Erim Hükümeti’nin haşhaş üretimini kesin olarak yasaklanmasının ardından, 30 Haziran 1971 tarihinde ABD Başkanı Nixon, yaptığı bir açıklamayla alınan bu karara övgüler yağdırmıştır.

Tüm bu durumlar, Türkiye’nin dış politikada ve ekonomik ilişkiler konusunda ne denli yetersiz olduğunu ve millî menfaatlerin gözetilmesine yönelik ekonomik stratejilerin geliştirilmesinde ne kadar başarısız olduğunu göstermektedir.

Yasağa dönemin siyasilerinin verdiği tepkiler

Haşhaş üretimi yasağına ilişkin, dönemin Denizli Milletvekili İlhan Açıkalın, 30 Haziran 1971’de, Meclis’de bir konuşma yapmıştır. Açıkalın, 1100 ton haşhaş üreten Hindistan’a halen daha fazla ekim izni verilirken, Türkiye’nin ürettiği 60 ton haşhaşın elinden alınmak istediğine değinmiştir. 1949 yılında yapılan Milletlerarası Antlaşma ile Dünya haşhaş üretiminin. %52’sinin Türkiye’den çıkarılması kabul edildiği halde, 1971 yılına gelindiğinde bu oranın %5’e düşürüldüğünü ve nihayet bunun da elinden alındığını açıkça belirtmiştir.

Dünyada yalnızca tabii morfinden değil, sentetik morfinden kaynaklanan bir uyuşturucu sorununun varlığına işaret eden Açıkalın, Amerika’mın sentetik ilaç fabrikalarını kapatmayı neden göze almadığını sormuştur. Amerika’nın kendi ülkesine zararlı olduğunu düşündüğü ayçiçeğini, Türk köylüsüne önermiş olmasının altını çizen Açıkalın, haşhaş ekimi yasağının, Türk köylüsünün ekonomik istikbali için hükümet tarafından yeniden gözden geçirilmesini istemiştir.

Diğer bir yandan, Devlet Bakanı Doğan Kitaplı, 7 Temmuz 1971’de yaptığı bir konuşmada, “hükümet programına insanî duyguları incittiği inancıyla konulan haşhaş konusunun” Meclis tarafından kabul edildiğini ve afyon üreticilerine iyi bir geçim kaynağı gösterileceğini vurgulamıştır.

Köylülerin ellerinde kalan afyonları TMO’ya teslim etmeleri gerektiğini belirtmiş ve afyon üreticilerine gerekli tazminatın verileceği konusuna parmak basmıştır. Kitaplı, yaptığı bu konuşmayla hükümet tarafından insanlık meselesi adı altında ele alınan afyon üretiminin, programa böylece konulduğunun altını çizmiştir.

Erim Hükümeti ise, 1972 yılından itibaren yasaklama getirilen haşhaş üretiminin, kaçakçılığın önlenmesinde son çare olarak ortaya çıktığına işaret etmiştir. Erim, bu konuda ayrıca haşhaş ekiminin yasaklanmasından sonra üreticilerin başka kaynaklara yönelmeleri konusunda maddi bir destek sağlanacağını ve bu konuda Amerika’nın taahhüt verdiğini dile getirmiştir.

ABD Hükümeti yasağa karşı ödemesi gereken tazminat miktarından nasıl sıyrıldı? Nihat Erim kandırıldı mı?

Erim Hükümeti’nin haşhaş üretimine getirmiş olduğu yasaklama, haşhaş üreticileri için adeta ekonomik bir felaket doğurmuştur. Bunun başlıca nedeni, haşhaştan elde edilen maddi gelirin diğer tarım ürünlerine kıyasla oldukça yüksek olmasıdır. Bu durum neticesinde haşhaş üreticileri oldukça sert bir tepki göstermişlerdir. Tepkilerden çekinen Amerika, yasakların karşılığında üç yıllık bir dönemi kapsayan 35 milyon dolarlık bir tazminat ödemeyi taahhüt etmiştir. Bu meblağın 15 milyon doları haşhaş üreticilerine tazminat vermek için, kalan 20 milyon doları ise haşhaş üreticilerini başka alanlara yönlendirmek için kullanılıcaktır.

Lakin Amerika, beklenen bu yardımı karşılamak yerine 30 Ekim 1971’de, dost ve müttefik ülkelere yapmış olduğu yardıma dair kanunu reddetmiştir.

Sonuç olarak ise Amerika’nın, Türkiye üzerinde yarattığı ekonomik ve siyasi manipülasyonların ağır faturasını, ne yazık ki öncelikle Türk çiftçileri olmak üzere tüm Türkiye halkı ödemek mecburiyetinde kalmıştır.

Editör: Nisan Güçlü