Yaklaşık 500 bin tondan fazla tehlikeli atığın gömülü olduğu tahmin edilen arazide, Eski Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın yaptığı ölçümlerde ise radyasyon oranı yasal sınırının 7 bin 291 kat üzerinde çıkmıştı. Radyoaktif atıkların varlığı ise 2007 yılında çevrede nükleer çubukların görülmesiyle fark edilmiş ve bir süre kamudan saklanılmış. 1940 yılında kurulan hurda akümülatör ve çeşitli parçaları külçe kurşun elde etmek için işleyen Aslan Avcı Döküm Sanayi, radyoaktif atıkları alana gömdüğü ortaya çıkınca 2010 yılında faaliyetine son vermiş.
Nükleer atıkların ülkeye girişi yasak
Ülkemize girişi yasak olan radyoaktif atıklar şehrin tam ortasında, insanların yaşadığı bölgede bulunuyor. Hala çevreye radyasyon yayan radyoaktif atıklar, etkisini insanlar ve hayvanlar üzerinde göstermekte. Yapılan gözlemde ise bölge halkının arazinin altında bulunan nükleer atıklardan haberi olmadığını fark ettik. Öyle ki hala insanlar arazinin üzerinde hayvanlarını otlatıyor, çocuklar ise uçurtmalarını uçuruyor.
Atıklar hayati risk oluşturuyor
Gözlem yapmak ve fotoğraf çekmek için gittiğimiz arazide hala atıklar balyalar halinde duruyor. Gömülü olan atıklar ise toprağı yakıyor. Özellikle yağmurlu günlerde etkisi artan ve buharlaşan radyoaktif atıklar, hem atmosferi hem de insanları zehirliyor. Soluduğumuz hava ise genzimizi yakıyor. Radyoaktif kirliliğe neden olan fabrikanın lisans yenileme başvurularında ise Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) belgesi aranmamış, atıkların ayrıştırılması ve bölgenin temizlenmesi için uygulanan projede ÇED kapsamı dışında tutulmuş.
Atıklar nasıl ortaya çıktı?
Emrez mahallesinde bulunan bu radyoaktif atıkların ilk olarak 3 Aralık 2012 tarihinde Radikal Gazetesi’nde, Gazeteci Serkan Ocak tarafından basına taşınmış ve buna rağmen gerekli önlemler alınmamış, günlük hayat devam etmiş. Hala temizlenmeyen ve geri dönüştürülmesi mümkün olmayan bu atıklar doğa ve insan sağlığı açısından hayati risk oluşturmaya devam etmekte. Peki bu sorun neden çözüme kavuşturulmuyor?
Atıkların temizlenme maliyeti ne kadar?
Yaptığımız araştırma ve röportajlar sonucunda, radyoaktif atıkların temizlenip, bertaraf edilmesi için gerekli maliyetin 2008 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve İzmir Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından 68 milyon 610 bin TL olarak belirlendiğini öğrendik. Aslan Avcı şirketi ise bu maliyeti göğüslemek istemiyor. Ayrıca plastik, evsel atık konusunda bile sınıfta kalan Türkiye, radyoaktif atıkları temizleyecek teknolojiye de sahip değil.
Toksik elementler tespit edildi
Eski kurşun ve döküm fabrikasının bulunduğu arazideki radyasyonun kaynağı ilk olarak 2007’de İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme A.Ş (İZAYDAŞ) adlı atık bertaraf tesisine gönderilmek için depolarda bekletilen atıklarda TAEK tarafından tespit edilmiş. 2007 ve 2008 yıllarında arazide bin 100 ton atık üzerinde radyasyon ölçümü yapan TAEK, farklı zamanlarda topladığı 247 ton 750 kilogram atığı ise Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’ne (ÇNAEM) göndermiş. ÇNAEM’in yapmış olduğu analize göre radyasyon, nükleer santrallerdeki nükleer çubuklarda bulunan Europium 152 adlı malzemeden bulaşmış. ‘Radyoaktif kaynak’ olarak kodlanan Europium 152 ise Türkiye’de bulunmuyordu ve ülkeye girişi de yasaktı.
Peki Europium 152 maddesi ne?
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından Kasım 2010'da yapılan incelemede ise yaklaşık 10 bin 125 metreküp atık içerikli bir kirlenme tespit edildi. Söz konusu atıkta Europium 152 (Eu-152) radyoaktif elementle birlikte toprakta kurşun, arsenik, çinko ve mangan gibi toksik elementler bulunduğu görüldü. Ender ağır toprak elementi sınıfından olan Europium ise atom ağırlığı 152 olan kimyasal bir element. Kırmızı ve mavi fosfor üretiminde, lazer, floresan ve cıva buharlı lamba yapımında kullanılan Europium, doğada serbest olarak var olmaz. Bazı minerallerin içinde bulunur. Nükleer patlamaların, atom bombasının yıkıcı "beta" ve "gama" ışınlarını yayar. "Beta" ve "gama" ışınları 2. Dünya Savaşı'nda, Japonya'da Hiroşima ve Nagazaki'yi yok eden bombaların özünü oluşturuyor.
Uzmanlar ne diyor?
Halk sağlığını tehdit eden radyoaktif atıkların bölgede yaşayan bireylerin sağlığına ilişkin araştırmaların yapılması gerektiğini dile getiren Halk Sağlığı Uzmanı Ali Osman Karababa, radyoaktif izotopların insan bedeninde kansere yol açtığını ifade etti. Karababa, “Alınan doza bağlı olarak radyoaktif izotoplar genetik bozukluklara, doğumsal anomalilere sebep olur. Özellikle tiroid ve kan kanseri gibi kanserleri tetiklemektedir. Ayrıca arsenik, cıva, çinko, kurşun, kalay gibi ağır metaller de kansere sebep olmaktadır. Bağışıklık sistemi, üreme ile ilgili sağlık sorunlarına da yol açıyor. Yani uzun lafın kısası sadece radyoaktif maddeler değil, ağır metaller de insan sağlığını tehdit etmekte” diye konuştu. Aynı zamanda Gaziemir’in Emrez mahallesinde yaşayan insanların, yaşadıkları sağlık sıkıntılarının farkında olduklarını da dile getiren Karababa, ‘Bu radyoaktif atıklara yönelik hiçbir şeyin yapılmaması insanları da tedirgin ediyor” dedi. Karababa, bölgede otlayan hayvanların ilerleyen dönemlerde ya kör olduğu ya da sağlıksız doğumların görüldüğünü de belirtti.
Atıklar yeraltı sularına karışıyor
Toprağa gömülen radyoaktif atıkların yağmurlu havalarda civardaki yeraltı sularına karıştığını ve yörede bulunan kuyularda arsenik elementinin bulunduğunu söyleyen Halk Sağlığı Uzmanı Ali Osman Karababa, “Tabii ki ağır metallerin yeraltı su kaynaklarına karışması ve insanların tüketmesi çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir" dedi. Aynı zamanda fabrikanın bitişiğinde okul olduğunu da belirten Karababa, “Öğrenciler her gün oradan geçiyor, insanlar ise bilinçsiz bir şekilde hayvanlarını o arazide otlatıyor. Yakın geçmişte fabrikanın etrafı bariyerlerle çevrildi. Fakat içeride dozer ve kepçeler çalışıyor. Bilinçsiz ve denetimsiz bir şekilde arazide kepçe ve dozerlerin çalışması ise çok yanlış” diyerek sözlerini noktaladı.