SERCAN ENGEREK / ÖZEL

AK Parti’nin sokakta yaşayan köpekleri ülkenin bir numaralı sorunu hâline getirerek ve mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nu hedef alarak yasa teklifi hazırlamasının gerekçelerinden biri de kuduz vakalarının arttığı iddiası.

AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, sokakta yaşayan hayvanların barınaklara toplanarak önce “uyutma” sonra da “ötanazi” adı altında öldürülmesini içeren yasa teklifinin gerekçesini “kuduz tehlikesi taşıyan hayvanlar” diye belirtmişti. Peki Türkiye’de sokakta yaşayan köpekler nedeniyle kuduz vakalarının arttığına dair bilimsel bir rapor ve kayda geçen bir tespit var mı?

Sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili kamuoyunda “katliam yasası” olarak anılan “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda hararetli tartışmaşlarla ve AK Partili, MHP'li vekillerin oylarıyla TBMM’den geçti.

Yasa tasarısında hayvanlara ötanazi (öldürme) öngören kritik 5. maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin önergesi reddedildi.

Muhalefet partileri tasarının bu şekliyle yasalaşmasına karşı çıktı; Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Veteriner Hekimler Derneği, hayvan hakları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşları (STK) teklifin geri çekilmesini istedi.

“Toplu köpek itlafları kuduz kontrol stratejisinin bir parçası olmamalı”

Türk Veteriner Hekimleri Birliği, yasa teklifi görüşmelerinin TBMM’de başladığı gün (29 Temmuz Pazar) konuyla ilgili yazılı basın açıklaması yaptı. Açıklamada uzun zamandan beri gündemde olan kanun teklifinin meslek ve hukuk uzmanlarının, meslek örgütlerinin, STK’ler ile üniversitelerin görüşleri alınmadan hazırlandığına dikkat çekildi. Teklifin dayandırıldığı gerekçelerin eksik ve hatalı olduğu, teklifte kanıt olarak sunulan bilimsel verilerin güncel olmadığı vurgulandı.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından yapılan açıklamada “Kanun teklifine gerekçe yapılan hayvanlarda ve insanlarda kuduz artışı iddiasının, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı verilerine göre doğru olmadığı görülmektedir” denildi.

Açıklamada Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bilinenin aksine, kuduz kontrolü açısından sokakta yaşayan köpeklerin itlaf edilmelerine geniş ölçüde karşı çıktığı hatırlatıldı. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütüne atıfla şunlar kaydedildi:

“Köpek kaynaklı kuduzu kontrol altına almakta kitlesel olarak yapılan aşılamaların etkili olduğu defalarca gösterilirken, köpeklerin yok edilmesinin ise uzun vadede köpek yoğunluğunu azaltmadığı veya kuduzu kontrol altına almada başarılı olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle toplu köpek itlafları kuduz kontrol stratejisinin bir parçası olmamalıdır. Bu strateji etkili olmadığı gibi sahipsiz köpekler hedef alındığında aşılama programlarına zarar verebilmektedir.”

Türk Veteriner Hekimleri Birliği, sokakta yaşayan köpeklerle ilgili yasa tasarısının yürürlüğe girmesi durumunda sokaklardan toplanacak hayvanların genellikle aşılı ve toplumla uyumlu hayvanlar olacağının altını çizdi. Köpeklerin toplanması hâlinde oluşacak kuduz riski ise şu satırlarla ifade edildi: “Boşalan sokaklara yakalanması daha zor, güçlü, üreme kapasitesi yüksek ve aşısız hayvanlar gelecektir. İnsan merkezli olduğu söylenen bu uygulama bilakis daha fazla kuduz ve yeni saldırı riskini birlikte getirecektir.”

“Kuduz hastalığıyla ilgili manipülasyon yapılıyor”

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ​Dört Ayaklı Şehir: Kent, Doğa, Hayvan Çalışmaları Derneğinin Koordinatörü Dr. Mine Yıldırım, kentsel sosyoloji-çevre tarihi, hayvan hakları, şiddet ve adalet ilişkileri, hayvan coğrafyaları, hayvan tıp tarihi ve hayvan endüstrileri üzerine ders verip araştırmalar yürütüyor.

Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin açıklamalarını hatırlatan Yıldırım, “Türkiye’de kuduz vakalarının arttığına ilişkin bir rapor yok. Aksine, son beş yılda kuduz vakalarının azaldığına ilişkin veriler var. Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin konuyla ilgili birçok açıklaması var. Teklifte sıklıkla atıfta bulunulan veriler, kuduz vakalarına ilişkin otopsi raporları ya da veriler değil, ‘kuduz riski taşıyan temas’ şüphesiyle hastanelerden alınan kayıtlar. Kuduz olmadığı, hatta herhangi bir risk olmadığı hâlde rakamların yüksek gösterilmesi, böyle bir yanlış temsile dayanıyor” diyor.

Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin 14 Haziran 2024’te Tarım Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı verilerine dayanarak yaptığı açıklamada, evcil hayvanlarda 2018 yılında 437 olan kuduz vakası sayısının 2023 yılında 86’ya gerilediği, yabani hayvanlarda 2018 yılında 16 olan vaka sayısının, 2023 yılında beşe kadar düştüğü kaydedildi.

“Kuduz kavramıyla hayvanlar düşmanlaştırılıyor”

2019’da AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti’nin ortak önergesiyle “hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenerek, bu olayların önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla TBMM Hayvan Hakları Komisyonu kurulmuş ve alınacak tedbirleri içeren bir rapor hazırlanmıştı. 2024’te ise aynı TBMM’de sokakta yaşayan hayvanların idare eliyle bakımevlerine toplanarak “uyutma”, “ötanazi” adı altında katledilmesini öngören yasa teklifi AK Partili ve MHP'li vekillerin oylarıyla onaylandı.

“Hayvanlar için bir kap su” kampanyaları yapılırken bugün böyle yasa tekliflerinin hazırlanmasına tepki gösteren Dr. Yıldırım, “kuduz” kavramının son süreçte sıklıkla sokak hayvanlarına karşı yürütülen toplu itlaf söyleminde ve kampanyalarında öne çıkarıldığını, yasa teklifine gerekçe yapıldığını söylüyor. Yıldırım, “Hayvanlar düşmanlaştırılıyor, hastalık taşıyıcı, zararlı, tehlikeli, ‘başıboş’ addediliyor, kamu güvenliğini ve halk sağlığını tehlikeye attıkları iddia ediliyor” diyor.

Ötanazi tekliften çıkarılmadı; veterinerler baskı altına alınacak

Yurtta hayvanlarla ilgili bilimsel açıdan yetkili kurumların başında gelen Türk Veteriner Hekimleri Birliği “ötanazi” maddesinin tekliften çıkarıldığı söylemine itiraz ediyor. Teklife 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun eklenmesini “Karar verme yetkisi veteriner hekimin iradesi dışına çıkarılmaktadır” diye açıklıyor. Birlik, bilimsel ve hukukî açıdan teklifin sorunlarını şöyle açıklıyor:

Keşan, taş ocaklarının pençesinde: Halk hastalık riskiyle karşı karşıya Keşan, taş ocaklarının pençesinde: Halk hastalık riskiyle karşı karşıya

“Ötanazi maddesinin tekliften çıkarıldığı iddia edilse de yerine getirilen 5996 Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrası teklifte bulunan diğer bazı maddeler ile birlikte değerlendirildiğinde ötanaziye imkân vermektedir. Kanun teklifinin 1. maddesinde geçen ‘insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla’, 4. maddesinde geçen ‘kanuni istisnalar hariç’ ve ‘insan ve çevre sağlığı için oluşabilecek’, 6. maddesinde geçen ‘kanuni ve tıbbi’ gibi geniş kapsamlı ifadelerle hem ötanaziye açık kapı bırakılmakta ve hem de karar verme yetkisi veteriner hekimin iradesi dışına çıkarılmaktadır. Kanun teklifi kabul edilirse belediyelerde çalışan veteriner hekimler, ettikleri yeminle idarecilerin baskısı arasında kalacaklar, evrensel etik ve tıbbi ilkelere göre sağlıklı karar vermekte zorlanacaklardır.”

“Ötanazi, hayvanların cezadan muaf biçimde katledilmesini gizlemek için kullanılıyor”

İnsan türüyle anılan “ötanazi” Türk Dil Kurumunun sözlüğünde “ölme hakkı” diye tanımlanıyor. İnsan için bile bu hak dünyada istisnayken hayvanın böyle bir kavramla yaşam hakkına müdahale ne anlama geliyor? “Hayvanların öldürülmelerine ilişkin bir rıza beyanı olamayacağı için, ötanazi, hayvanlar için söz konusu olamaz” diyen Dr. Mine Yıldırım, soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Ötanazi, kelime anlamıyla, ‘iyi ölüm’ demek. İnsanların; kendi rızasıyla yaşamına son vermek istediğinde bir hekim ya da profesyonelin yardımıyla kimyasal ya da ilaç kullanarak, kısa ve acısız yöntemlerle öldürülmesi anlamına geliyor. Yasal olduğu yerlerde bile doktor destekli intihar ya da uzman desteğiyle yaşama son verme demek. Dünyada çok az ülkede yasal! Türkiye’de ise yasak! Yasal olduğu yerlerde bile biyoetik açıdan son derece tartışmalı. Hayvanların öldürülmelerine ilişkin bir rıza beyanı olamayacağı için ötanazi, hayvanlar için söz konusu olamaz! İnsanın kendi iradesi ve kararıyla yaşamına son vermesi sürecini tarif eden bir kavramın, hayvanlar için uygulanması, elbette öldürmenin üzerini örtmek, içerdiği şiddeti gizlemek için kullanılan bir hüsnütabir! İnsanların kararıyla ve uygulamasıyla, hayvanın rızası olmaksızın öldürülmesi, hayvanların cezadan muaf biçimde katledilmesini gizlemek, hoş göstermek ve tepkileri azaltmak için kullanıldığını görüyoruz.”

Sahipli-sahipsiz hayvan tartışmasında mevcut kanun ile teklif arasındaki fark

Türkiye Barolar Birliği, “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile mevcut 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun 3. maddesinin hayvanların yaşam hakkını ortadan kaldıracak nitelikte değişiklik yapıldığını açıkladı. Türkiye Barolar Birliğinin değerlendirmesine göre hayvan hakları hukukunda tartışmalı olan sahipli-sahipsiz hayvan ayrımındaki uçurum daha da açılarak teklifte “sahipli olmayan tüm hayvanlar sahipsiz hayvan sayıldı.”

Hayvanları Koruma Kanunu ile “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” arasındaki farka ise şu sözlerle dikkat çekildi:

“Mevcut yasada sokaklarda, kamusal alanlarda gönüllülerin kontrolü altında bakılan hayvanlar sahipsiz hayvan sayılmamışken, teklifin ikinci maddesi ile sokakta, kamusal alanda bakılıp beslenen hayvanlar sahipsiz hayvan kabul edilerek teklifin devamı maddelerinde yapılan düzenlemeler gereği, sağlıklı, kimseye bir zararı olmayan, insanlarla dostça yaşayan bu hayvanların da sokaklarda bakılması yasaklanmış, sahipsiz hayvan sayıldıkları için belediyeler tarafından toplatılıp çeşitli bahanelerle öldürülebilmelerinin yolu açılmıştır.”

Hayvan ticareti sürerken hayvan sayısı kontrol altına alınamaz”

“Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne itirazların yoğunlaştığı bir nokta da petşopların, internet sitelerinin, kaçak üretim yerlerinin hayvan satışını, başka bir ifadeyle “hayvan ticaretini” yasaklayan düzenleme içermemesi. Türkiye Barolar Birliği, teklifi bu yönden “5199 sayılı yasada acilen ve öncelikle yapılması gereken en önemli değişiklik hayvan üretim ve satışının yasaklanması, bu yasağı ihlal edenlere etkili ve caydırıcı hapis cezaları getirilmesi olmalıydı! Çünkü üretim ve satışı devam ettirerek hayvan sayısının kontrol altına alınması mümkün değildir. Sunulan yasa teklifinde üretim ve ticaret yine serbest bırakılmış, teklifteki tabirle ‘ötanazi’ odaklı bir yasa çıkarılması amaçlanmıştır” ifadeleriyle değerlendiriyor.

AK Parti’nin teklife gerekçe olarak sunduğu tezlerden biri “hayvan popülasyonunun artması.” Konya Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi Avukat Nur Hâlet Avcıoğlu, popülasyonun esas sebebini “hayvan ticareti” olarak açıklıyor. Avcıoğlu, “Hayvan üretimi ve ticaretini durdurmamakta ve o rant kapısını kapatmamakta mevcut iktidar ısrarcı. O yüzden teklifi diğer maddelerden bağımsız değerlendirildiğinde bile dertlerinin hayvan popülasyonunu azaltmak olmadığı anlaşılabilir” diyor.

Hâlâ internette aleni şekilde yasada “yasaklı ırk” diye belirtilen köpeklerin satıldığını vurgulayan Avcıoğlu şunları söylüyor:

“Hâlâ köpek çiftliklerinde üretim var. Hâlâ berbat şartlarda hayvanlar petşoplarda satılıyor. Bunları durdurmadıktan sonra bütün köpekleri katletseniz bile iki sene sonra aynı popülasyona ulaşırsınız. Bunu bilmiyor değiller tabii. Hem de çok iyi biliyorlar. Hem insancıl hem gerçekten çözüm odaklı hem de hayvanları koruma temelli bir kanun yapmaktan özellikle kaçıyorlar. Bu yasa tasarısının hazırlanmasında maalesef iyi niyet göremiyorum.”

Türk Veteriner Hekimleri Birliği: 1,5 milyon hayvanın kısırlaştırılmasıyla “sorun” çözülebilir

“Milletvekillerine sesleniyoruz! Kanun teklifini bu hâliyle kabul etmeyin, çözüm zor değil!” diye çağrı yapmış olan Türk Veteriner Hekimleri Birliği, 4 milyon hayvanın kademeli şekilde öldürülmesi yerine 1,5 milyon hayvanın kısırlaştırılmasıyla “sorunun” çözülmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Bunun etik ve bilimsel olduğu gibi sürdürülebilirlik, sosyolojik ve ekonomik açıdan en avantajlı çözüm olduğunu vurguluyor.

Türkiye Barolar Birliği de 5199 sayılı Kanunun “aşıla-kısırlaştır-yerinde yaşat” ilkesini düzenleyen 6. maddesine dokunulmamasını talep ediyor.

TIKLAYIN: HAKİM’den Fatma Biltekin: Popülasyon fazla diyerek tüm köpekleri öldürecekler

Editör: Sercan Engerek