Osmanlı İmparatorluğu'nun son sultanı Sultan Vahdettin, 17 Kasım 1922 tarihinde İngiliz donanmasına ait HMS Malaya zırhlısına binerek Türkiye’yi terk etti. Bu olay, 98 yıl önce gerçekleşmiş olsa da, hala tartışmaların odağında. Vahdettin’in yurt dışına çıkışının, saltanatın kaldırılmasıyla doğrudan bir ilgisi vardı. Ancak Vahdettin’in yurt dışına kaçışı, bir sürgün değil, tam tersine bir iltica talebinin sonucuydu.
Vahdettin'in İngiltere ile kurduğu siyasi bağlar
Vahdettin, İngiliz işgal ordusu komutanı General Harrington’a yazdığı mektupta, siyasi sığınma talep etti. Saltanatın kaldırılmasının hemen ardından, bu talep işleme konularak İngilizler tarafından kabul edildi. İngiltere, Sultan Vahdettin’i Hindistan'a götürmek istiyordu, çünkü hilafet makamını kullanarak Hint Müslümanları ile bağlarını güçlendirmeyi planlıyordu. Ancak Hindistan Müslümanları, Vahdettin’in oraya getirilmesine karşı çıkınca, İngilizler başka bir çözüm arayışına girdi.
Vahdettin’in Malta’dan İtalya’ya geçişi
Vahdettin, Hindistan’a götürülmesi planı suya düşünce, Malta’ya gönderildi. Ancak burada da yalnız kalmadı; İngilizler onu, daha sonra geçici olarak yaşamaya başlayacağı İtalya'nın San Remo şehrine yönlendirdi. Ancak bu dönemde Sultan’ın karşısına çıkan en büyük zorluk, sürekli hayal kırıklığına uğramasıydı. Ümitlerini Hindistan, sonra Amerika ve son olarak Fransa ile gerçekleştirdiği girişimlerde arayan Vahdettin, her defasında başarısız oldu.
Vahdettin'in Amerika ve Fransa ile iletişim çabaları
Vahdettin, Amerika’dan yardım istemek için bir mektup yazdı, ancak bu talep de olumsuz sonuçlandı. Ardından, Fransa Cumhurbaşkanı'na bir mektup gönderdi, ancak Fransa’nın Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıması ve Türkiye ile güçlü bağlar kurmaya başlaması, Sultan’a yardım etmelerini imkansız kıldı.
San Remo'daki günleri ve hanedan üyeleriyle ilişkileri
Vahdettin, San Remo’daki fakir yaşamını sürdürürken, Osmanlı hanedanı üyeleriyle olan ilişkileri de giderek daha gerginleşti. Özellikle son halife Abdülmecid Efendi ile arasındaki ihtilaf büyüdü. Abdülmecid Efendi, Vahdettin’in hanedanın doğal lideri olduğunu kabul etmiyor ve kendi başına hareket ediyordu. Bu gerginlik, iki hanedan üyesinin birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açtı. Vahdettin’in, yurt dışındaki yaşam için gerekli finansal desteği sağlama konusunda da başarısız olduğu kaydedildi.
Petrol Gelirleri ve Vahdettin ile Abdülmecid Efendi arasındaki çekişme
Vahdettin ve Abdülmecid Efendi arasındaki en büyük çatışma, Osmanlı hanedanının Irak’taki petrol hisselerinin gelirleri konusunda yaşandı. Abdülmecid Efendi, bu geliri alabilmek için Vahdettin’den vekalet almayı talep etti, ancak Vahdettin bu isteği reddetti. Bu durum, iki halife arasındaki mesafeyi açtı. Vahdettin’in ölümüne kadar süren bu küslük, sonrasında da devam etti.
Vahdettin’in son yılları ve ölümü
Vahdettin’in son yılları, yurt dışındaki pek çok kişiden uzak ve yalnız bir şekilde geçti. Ölümünden önce, San Remo’daki evinde yaşayan Sultan Vahdettin, sonunda 1926 yılında öldü ve cenazesi Şam’a getirildi. Ancak, Osmanlı hanedanının bir diğer üyesi olan Abdülmecid Efendi, “Beni Vahdettin’in yanına gömmeyin” diye vasiyet etmişti ve Medine’de defnedildi.
Vahdettin’in yurt dışında geçirdiği yıllar, bir sultanın düşüşü, bir hanedanın içindeki derin bölünmeler ve kaybolan umutların hikayesini anlatmaktadır.