Echo chamber (yankı odası), belirli bir grupta görüşlerin yalnızca benzer fikirlere sahip kişilerle paylaşıldığı ve böylece fikirlerin ekstremleştiği bir durumu ifade eder. Türkiye gibi ülkelerde, liderlerin ve politikacıların yalnızca kendilerine yandaş olan kişileri etrafında bulundurduğu, bu kişilerin ise "evet efendim" demekle yetindiği bir ortamda sıkça görülür. Bu durum, kişilerin acı gerçeklerden uzaklaşmasına ve zamanla kendi görüşlerini sorgulamadan savunmalarına neden olur. Sonuçta, bu tür kişiler genellikle ani ve acı bir düşüş yaşarlar.

Sosyal medyada da echo chamber etkisi kendini gösterir. Kişisel sosyal medya araçları, kullanıcıların mevcut düşünce ve ideolojilerini sürekli olarak yansıtır. Bu, kişinin farklı bakış açılarına erişimini engeller ve zamanla mevcut görüşlerini güçlendirir. Örneğin, Facebook gibi platformlar, kullanıcıların beğenilerine göre özelleştirilmiş haber akışları sunar, böylece karşıt görüşler neredeyse tamamen görünmez hale gelir.

Yaratıcı geri dönüşüm: Türkiye’de sıfır atık hareketi Yaratıcı geri dönüşüm: Türkiye’de sıfır atık hareketi

Bu durumun iki ana sonucu olabilir: Birincisi, bireyin düşünce dünyası daralır ve gelişmez. İkincisi ise, sürekli aynı türde içeriklerle karşılaşan birey, kendi görüşlerini köktendincilik derecesine kadar savunabilir ve diğer fikirleri tamamen reddedebilir. Sosyal medya platformları, kullanıcıların sadece sevdikleri şeyleri görmesini sağlamak için echo chamber'ın oluşumuna katkıda bulunur.

Google'ın arama motorları, kullanıcıya göre içerik sunar. Örneğin, muhafazakar bir kullanıcı ile laik bir kullanıcının aynı konuda arama yapmaları durumunda karşılarına çıkan sonuçlar büyük farklılıklar gösterebilir. Benzer şekilde, Ekşi Sözlük gibi platformlarda başlıkların engellenmesi, farklı görüşteki insanların içeriklerinin görünmemesine yol açar.

Bu kaçınma tutumu sosyal medyanın temel vaadini çürütüyor mu? Gerçek hayatta kafa dengi olduğumuz kişilerle mi çevreleniyoruz, yoksa sosyal medya bu eğilimi mi pekiştiriyor? Sosyal medyanın sunduğu çeşitliliğin gerçek anlamda kullanılıp kullanılmadığı, bireylerin kendi küçük dünyalarına hapsolup solumadıklarıyla ilgilidir. Tüm mesele, bu durumu fark etmekte ve ne kadar farkında olmaktır.

Editör: Mehrican Candemir