Siyasal sembolizm, sembollerin siyasal tercihleri, davranışları ve kimlik tanımlamalarını nasıl etkilediğini inceleyen bir kavramsallaştırmadır. Bu haliyle siyaset bilimine olduğu kadar milliyetçiliğe ve toplumsal hareketlere dair bir incelemeye de önemli bir bakış açısı sağlar. Çünkü bir nesne, kişi, kelime ya da hareketle özdeşleşebilen siyasal semboller en nihayetinde bir iletişim aracıdırlar. Semboller üzerinden toplumla bir etkileşim kurulur ve ilgili sembolün temsil ettiği değer, düşünce ya da kimlik geniş toplum kesimleri ile bir araya getirilmeye çalışılır. Böyle olunca siyasal sembolizm siyaset hayatının olmazsa olmaz bir parçası haline gelir.
Son günlerde milli futbolcu Merih Demiral’ın Avrupa Futbol Şampiyonası’nda kazanılan bir maç sonrasında “bozkurt” işareti yaparak sevincini toplum ile paylaşması ve sonrasında yaşanan tartışmalar sembollerin gücünü ve etkisi göstermesi açısından güncel ve sıcak bir örnek oluşturdu. Medyanın tüm alanlarında tartışma siyah ve beyaz olarak net bir karşıtlığı beraberinde getirdi. Öyle ki mevzu vatanı sevmek ya da sevmemek noktasına düğümlendi. Demiral’ın hangi içerikle bu sembolü kullandığı henüz netlik kazanmamışsa da yüklenen anlamlar siyaseten çok kullanışlı bulunmuş gibi. Ve hatta belirli bir siyasal hareketin toplumsal kabulünü -üstelik de en tartışmalı olduğu bir dönemde- güçlendirebilecek bir fırsat olarak da görülmüş olabilir. Lakin toplumun kutuplaşmasını beraberinde getirebilen bu tür tartışmalarda daha soğukkanlı olmak gerekiyor. En nihayetinde herkesin malumu olan “bozkurt” işareti Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Ülkü Ocakları’na gönül verenlerin siyasal duruşlarını tanımlamak için kullandıkları ve sahiplendikleri bir sembol. Bu husus, bugün MHP siyasetinin bir numaralı ismi Devlet Bahçeli tarafından da bizzat bu şekilde tanımlanmış durumda.
Durum böyle iken, tüm toplumun ortak sevinç anlarında mutluluğu dile getirmenin ve göstermenin ortak dilini bulup genelleştirmek en doğrusu olacaktır. İşin kötüsü söz konusu mutluluk anlarında dahi bölünebilen bir topluma doğru hızla ilerliyor olmamız. Toleransı, farklılıklarla bir aradalığı, demokrasi kültürünü ve çeşitliliği bir zenginlik olarak görmeyi önemsemeli ve cumhuriyet düşüncesi etrafında bir araya gelerek 100 yılı aşkın süredir gerçek bir toplum sözleşmesi ortaya koymayı başarmış bir toplum olduğumuzu unutmamalıyız. Siyasal hareketler ve partiler toplumla iletişim kurabilmenin bir yolu olarak sembolleri kullanabilirler. Türk siyasi hayatında bunun pek çok örneği mevcuttur. Bu semboller ve temsil ettikleri düşünceler demokratik rekabet içinde birbirleriyle yarışacaktır da. Ancak anatoplumun kutuplaşmasına yol açacak şekilde hayata semboller ile bakmanın yeniden düşünülmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’yi bir bütün olarak temsil eden her bir birey ve/veya takım, bu ülkenin ve bu ülkenin insanlarınındır.