Şehrazat Mercan İzmirlilerin çevre davalarından tanıdığı en önemli isimlerden biri. Bu konuda birçok girişim ve çalışması olan Mercan, siyasette de bir o kadar aktif. Mercan yıllardır il yöneticiliği, parti meclisi yöneticiliği gibi kademelerinde görev yaptığı CHP'nin Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) seçildi. 'Partide bir bu konuda görev almamıştım' diyen Mercan, Disiplin Kurulu üyeliği sonrası gazetemiz Haber Ekspres'e samimi açıklamalarda bulundu. Şehrazat Mercan hedefleri konusunda 'İnsanlar sizi bir yere getiriyor. Yani bilmiyorum genel başkan da olabilirim. Niye olmasın ki' diyor. Çalışkanlığı, kararlılığı ve çevre konusundaki duyarlılığı ile İzmirlilerin yakından tanıdığı Mercan ile yeni görevi, mesleği ve geleceğe dönük planları hakkında konuştuk.

*CHP Parti Disiplin Kurulu'na seçildiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Disiplin kurulu formel bir kurum. Partinin görev yeri. Ben yine eski yaptığım işleri çevre, planlama, çevreyle ilgili sorunları takip etmeye devam edeceğim. Ben bu davalarla ilgilenmem sebebiyle 17-18 yıldır İzmir'de ne olup bittiğiyle ilgili hemen her konuda bilgi sahibiyim. Birçok davaya da arkadaşlarım davet ediyor. Mesela futbolla ilgili Altay'ın davalarını açmalarında yardım ettim. Bölgenin birçok yerinde devam eden davalarıma devam edeceğim. Hak aramaya, hukuk istemeye devam.

*Disiplin Kurulu deyince insanların kafasında sadece parti içinde bir yer, sadece üyelerin yargılandığı bir yer canlanıyor...

Disiplin Kurulu'nu suç işlendiği kişilerin yargılandığı, karar verildiği şeklinde düşünmemek lazım. Partideki disiplin suçlarını karara bağlar sadece böyle görmeyin. Aynı zamanda gelen olaylarda üyenin hukuku da vardır. Üyenin de hukukunu korumamız lazım. Orayı sadece ceza verilen bir yer olarak görmemeli üyenin teminat altına alındığı bir yer olarak görüyorum ben.


Genel başkan da olabilirim

*Yani sizin kişiliğinize ve duruşunuza çok uygun, sonuçta hak arama söz konusu ve sizin İzmir'de çevre konusunda ve haksızlıklara karşı yürüttüğünüz davalar ortada. CHP'de bundan sonra yapacağınız çalışmalara Disiplin Kurulu'nda görev almanızın nasıl bir etkisi olacak?

Ben parti ile çok ilgiliydim zaten. Çalışmalara katılıyordum. Onlar da benim pek çok çevre davama katıldılar. Örneğin Urla davası dosyasında bir kısım vatandaş var, ayrıca parti milletvekilleri, Alaattin Yüksel, Musa Çam, Nurettin Demir, Serdar Değirmenci var. Yani biz onlarla pek çok çalışmayı birlikte yürütüyorduk. Belki bu pozisyon biraz daha partiyle haşır neşir olmama yol açacak.

*Siyaseten bundan sonraki adımınız ne olacak veya ne olmasını isterdiniz?

Ben daha önce il yöneticiliği yaptım, parti meclisi yöneticiliği yaptım. Bir yapmadığım disiplin kurulu üyeliği kalmıştı. Bir yerde de insanlar sizi bir yere getiriyor. Yani bilmiyorum genel başkan da olabilirim. Niye olmasın ki.

*CHP'de aldığınız görev doğrultusunda özel yaşamınıza, mesleğinize zaman ayıramayacağınıza yönelik bir endişeniz var mı?

Ben hep söylemişimdir önce ailem, sora işim sonra da sosyal işim. Bu aldığımız görev de sosyal hayatım ve topluma karşı almış olduğum görevleriden biri.

*Az önce Urla Vilları'ndan söz ettiniz bu konuda şu anda ki aşama nedir?

Urla Vilları konusuna girme. Çünkü biz bu davayı 35 avukat arkadaşımla birlikte açtık. Aramızda konuşarak anlaşarak açıklama yapıyoruz şimdi bekliyoruz, kararı bekliyoruz.

 
Urla Vilları için karar bekliyoruz

*Tamam Urla Villaları konusuna girmeyeçeğim ama Urla'da da bir çok polemik var; yıkılacak, yıkılmayacak, zaten isteseler de yıkılamaz, Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar'ın bu konuda isteksiz davrandığına yönelik eleştiriler de var. Bizde haklı olarak neye inanacağımızı şaşırıyoruz. Hakikaten neye inanalım?

Orada davada davalı olunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Bütün işlemler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Karar aldığımızda, umarım iyi bir karar da alacağız, bu kararı öncelikle yerine getirmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuracağız. Bütün yaptığın işlemleri iptal et çünkü bunun bir kökü kalmadı diyeceğiz. Mahkeme kararı alındıktan sonra valiliğe ve Urla Belediyesi'ne de göndereceğiz. Bundan sonra Urla Belediye Başkanı Sibel Hanım ona ne görev düşüyorsa yerine getirmesi lazım.

*Siyasete tekrar geri dönersek, Neden CHP, neden başka bir parti değil?

CHP bu ülkeyi kurtaracak olan parti. Çünkü bu ülkenin kurucusu CHP. Şu anda hepimizi kapsayabilecek kitle partisi olarak CHP'yi görüyorum. Partiler iki türlüdür bir kitle partileri vardır bir de program partileri vardır. Program partilerinde olan arkadaşlarıma saygı duyuyorum ama şahsen bir avukat olarak elimize ne karar alırsak alalım bu kararı uygula dediğimiz yer hep hükümet, bakanlıklar oluyor. Yerine getirmesi gerekenler onlar. Niye biz yönetmeyelim. Yönetme yönünde kendini hızla değiştiren dönüştüren hızla iktidar partisi olma yolunda CHP'nin ilerlemesi lazım. CHP'yi hepimizi çatısı altına alabilecek bir parti haline getirmemiz lazım.

 
Sağa yaklaşmak oylarımızı artırmıyor

*CHP'nin sağa yaklaştığına yönelik bazı eleştiriler mevcut. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben öyle bir değişiklik görmedim. Sağdan getirdiğimiz milletvekilleriyle bizde bir değişiklik olmuyor. Oylarımız onların gelmesiyle artmıyor. Halka ne zaman yakınlaşırsak oyumuz o zaman artar. CHP'nin yönü bellidir. Partide ideoloji ve programla meşgul olacağımıza şahıslarla meşgul oluyoruz. Şundan bir kurtulabilsek... Bende bugün gelebilir yarın olmam ama partimin programının hep yenilenen bir program, doğrultusu belli olan bir program olması gerekiyor.

*CHP Olağan Kurultayı'ndan önce genel başkan adayları çıktı. Çeşitli nedenlerden dolayı kurultayda genel başkanlık yarışına katılmadı ya da katılamadılar.

Balbay hakkında ben kuru kuruya çıkıp yeterli oy sağlayamadılar demeyeceğim. Burada önemli olan Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu etrafında onun liderliğinde devam yönünde bir karar oluşmasıdır.

*1 Kasım seçimleri hakkında ne söyleyebiliriz. 7 Haziran'da tablo başka türlüydü, 1 Kasım'da başka. Bunun nedeni neydi?

1 Kasım seçiminde İzmir'de CHP milletvekili sayısı arttı ama kimse mutlu olmadı. 7 Haziran seçimlerinin ardından bir taraftan 60 blok bir tarafta da seçimlere kadar iktidar olan yüzde 40 ile AKP duruyordu. MHP lideri Devlet Bahçeli sabah kalkar kakmaz benim organik uyuşmazlığım var. Benim yapısal uyumsuzluğum var dedi. O zamandan AKP'ye desteğini de vermiş oldu. Bundan sonra da Suruç ve Ankara patlamaları oldu. CHP'nin bundan sonra atacağı adımlar önemli. Bizim artık sol politikalara yönelmemiz lazım. Bizim Kürt sorunuyla yüzleşmemiz lazım. Bizim Kürt sorunuyla ilgili ne düşünüyoruz bununla yüzleşmemiz lazım. Büyümek için bunu yapmamız lazım. 1998 yılında il yönetimindeydim. Orada da 90'larda yazılan Güney Doğu Raporu vardı. Hala onu getirip duruyorlar. Artık bizim ekonomik, sosyolojik, kültürel olarak ne yapmamız lazım olduğunu somutlaştırmamız lazım. Belki bunun için bir danışma toplantısı yapılır. Bekliyorum yani.

*CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu'nun anahtar listesinin delindiğine yönelik birçok yorum mevcut. Kurultay sonrası listede olmayan isimlerde yönetimdeki yerini aldı. Bunu nasıl okumak lazım?

Belli isimlerin artık MYK'da yer almaması yönünde söylemler vardı. Bunu da kurultay delegasyonu yaptı zaten. Anahtar listeler yayınlanır. Bu sefer 2 dendi sonra biri değil dendi. Ben de anlamadım. Anahtar listeler üzerinde kurultay delegasyonunun kendine tanıdığı bir pay vardır. Ben bunu uygun görüyorum. Kendince değişiklik yapar. Bunu da normal karşılamak lazım, demokratik bir şey.


Görev almayı ben istedim

Adaylığınız nasıl gerçekleşti?

Burdan giderken bir toplantı yapıldı. Orada il başkanımız kaldığımız otelde kurultay delegelerini topladı. Kimler istiyor. Alaattin Yüksel dedi ki;  'Var mı isteyenler. Ben genel başkanımıza  götüreceğim. İsteyenler bana açıkça söyleyebilir' dedi. Benim bildiğim 70 kişi istemiş. Orada ayağa kalkıp da söyleyenlerden beş altı kişi idi. Saniye Nazik Işık ve Nurgül Hanım ile Sevda Hanım görev istemişti. Sonra Mustafa Moroğlu ve Ülkümen Rodoplu söyledi. En son da ben dedim ki: Ben görev isteyeceğim ama tanımlamasını yapmayacağım. Çalışmak istiyorum. Alaattin Bey ben bunu aslında sizden beklerdim. Delegasyondan. Ben senelerdir bu bölgede çevre davalarıyla planlamayla çalışan bu konuda birikimi olan bir avukatım. Halen de Türkiye Baraolar Birliği Türkiye Kent Konseyi'nde çalışıyorum. Türkiye'nin her yerine gidiyoruz. Bu çalışmaları bildiğinizi ve takdir ettiğinizi düşünerek sizden teklif beklerdim dedim. Ama öyle bir şey görmedim. Kendim söylüyorum, görev almaya ve çalışmaya hazırım dedim. Alaattin Bey'e de söyledim.
Sonra Alaattin Bey dedi ki: Ben senin Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) olmanı istiyorum. Tabi buradan İzmir'den giderken PM'ye hep arkadaşların beklentileri vardı. Ben kendimi bir beklentiye sokmadım. İyi de oldu sanırım. Ben PM'ye de başka yere de aday olsam takdir ediyorlarsa görev verirler. Vermiyorlarsa da ben kendim çalışıyorum zaten. Nerede kimin ihtiyacı varsa gidiyoruz. Örneğin geçen yıl Akalan Köyü'nde idim  -4 derecede. Eylemlerine de katıldım. Kavgalarına da katıldık. Davalarında ki bana Barolar Birliği'nden arkadaşlar da destek verdi dava dosyalarının yürütülmesini gerçekleştirdik. O davayı kazandık. O işi geri çektiler.

Göllüce davası Türkiye'ye örnek olacak
 
Madem konumuz açıldı. Önünüzde ne tür davalar var?

Bu sene önümüzde Torbalı Göllüce var. Türkiye'ye örnek olacak bir dava. Köyün merası beş parsel. İki parseli hazine adına kayıtlı olduğu için ben başvuruda bulundum, 'Bunu mera özel siciline kaydedin' dedim. Onun kabul edildiğine dair bir yazı geldi. Ancak diğer asıl önemli parselin de olduğu 3 parselle ilgili şahıslar adına kayıtlı olduğuna dair duyumlar aldık, gerçekliğini araştırıyoruz. Başvurularımızı yaptık durumla ilgili cevap bekliyoruz ama hala emin değiliz. Aslında mera kanunu çok açık. Kişiler adına özel kişiler adına kayıtlı olsa bile hazine tapuya gidecek tapuyu iptal ettirecek. Mera özel siciline kaydedecek köylüye orayı tahsis edecek. Yok öyleydi üzerinde başkasının tapusu var derlerse ben onlara Manisa'nın Saruhanlı ilçesinde halen yeni açtıkları davayı örnek gösteririm. Orada merayı belediyeye devretmişler. Tahsis ya da satışla bilemem. Belediye buraya imar uygulaması yapmış. Tam  bin tane parsel oluşmuş. Bine yakın ev yapılmış. Oraya hazine şimdi dava açtı. Burası meradır kazanılamaz tapuları geri verin diye. E şimdi bizimkinde daha da ilginci hala mera. Kimse bir şey yapmamış daha. Fiilen insanlar içinde ağılları var. Koyunları keçileri var. Köyün tek geçim kaynağı hayvancılık zaten. Önümüzdeki günlerde Türkiye'deki meraların durumlarını da araştırmak lazım... Ne halde olduğunu bilmiyoruz. Satıldı mı kim kullanıyor tarım şirketleri mi aldı. Bunlar sorgulanmaya başlanacak. Biz buradan bu davayla bir çoban ateşi de biz yakmış olacağız.

Karşımızda AKP varken birbirimize laf atmamız uygun düşmez

*Alaattin Yüksel'e yakın olduğunuz için aday gösterildiğinize dair eleştirilerde mevcut. Sayın İzmir Milletvekili Tacettin Bayır bu konuyu dile getirdi. Bu eleştiriler hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Alaattin Yüksel'e, 2008'de politikayı bıraktım ama hep gönlüm sizinleydi. Bak kaç sene beni hiç çağırmadın diye sitem ediyorum ben ona. Bilmem anlatabildim mi? Bayır böyle söylemişse yanlış söylemiş. Ona da yakınım. Ona da hiç uzak değilim. Ben Urlalı sayılırım. O da Mordoğanlı.
Tacettin Bey'in bir görevi var. Çok önemli. Bizim milletvekilimiz. Hele benim bölgemden. Zaten ilçe başkanları belediye başkanları YDK'ya aday olmayacak dendi. Hiç ilçe başkanı görebildiniz mi ya da belediye başkanları? Vekil arkadaşlardan Selin Hanım zaten genel merkezde  çalışıyor. Kamil Okyay Sındır var. Çevre davalarında da çok destek verir. Milletvekili olarak PM'ye giren İzmir'den yok. Herkesin görevi var. Görev sıkıntısı yok. Yeter ki görevlerini en iyi şekilde yapsınlar. Onun için de beni şuna yakın buna uzak diye nitelendirmesinler. Aksine özgürlüğüme düşkünüm. Disiplinsiz değilim tabi ki parti kurallarına da uyarım. Ben SHP'deyken de hiç CHP'nin aleyhine konuşmadık. Konuşmadık çünkü aynı kulvardaydık. Karşımızda AKP varken birbirimize laf atmamız uygun düşer mi? Tacettin Bey.. daha da yakınlaşabiliriz. Bizim bu dosyalarımıza sahip çıkabilir, soru önergeleri verebilir. Arkadaşımız. En iyi şekilde yapacaktır işini herhalde.

Demirtaş çok sahici, kendisi gibi

Türkiye'de beğendiğiniz siyasetçi var mı, kimlerdir?

Atatürk başta ve değişmez olmak üzere hem İnönü hem de oğğu Erdal inönü'yü, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve Selahattin Demirtaş'ı beğeniyorum. Atatürk'ü hepimiz beğeniyoruz. O siyasi bir deha. Mustafa Kemal'in askerleriyiz diyorlar ya onun davasını izleme anlamında anlamak istiyorum. Savaştan sonra her zaman sivil kıyafet giydi. Yeni Türkiye'yi inşa etmeye çalışmış. İnönü'yü de çok beğenirim. Onun durup durup ettiği lafları da vardır. Oğlunu da kendini de severim.

*Demirtaş'ı neden beğeniyorsunuz?

Demirtaş çok sahici, kendisi gibi ondan. Şu an da HDP'yi o yönetmiyor. HDP'yi aslında çok konuşmayalım. Yönetimlerini bilemem ki. Çok çalışıp az konuşmak lazım. Çünkü söz çok önemli. Karşındakini çok kırabilir de üzebilir de.

*Siz İzmir'de en önde gelen çevre avukatlarından biri olarak tanınıyorsunuz. Peki, CHP'nin çevreye karşı tavrını nasıl buluyorsunuz?

CHP iki gün önce Ovacık'ta eylemdeydi RES'e karşı. Çevre davalarıyla en çok ilgilenen parti CHP. Ben biraz daha ilgilenmelerini sağlayacağım gibi geliyor. Başka arkadaşlar da var. Bir kişinin çevre ile ilgili çalışması varsa ben ona dikkat ederim. Çevre uçuk kaçık bir şey değil. Kaynakların paylaşımı. Devletin bu ülkenin doğal kaynaklarını enerji politikasını parasını her şeyi belirleyen çevre. Şu anda da genel başkan da buradaki önemli birkaç davayla ilgili rapor istemiş. Genel başkan düzeyinde ilgileniliyor İzmir'deki birkaç konuyla. Urla villaları, RES'ler var. Demek ki politikalarını bunlar üzerine de oluşturacaklar. Boşuna sormuyordur genel başkan.

Hükümet çevrede kötü örnek

*Çevre duyarlılıkları nedeniyle sizin beğendiğiniz isimler kimler?

 O kadar çok çoğaldı ki. Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) Çevre Komisyonu'nun Türkiye'de en çok çalışan kurum olduğunu biliyorum. Bölgelere göre değişiyor. Arif Ali Cangı var. Başka arkadaşlar var. Burada da çalışanlar var. İzmir'de dosya çok. Termikler var su ürünleri yetiştiriciliği yani balık çiftlikleriyle ilgili sorunlar var. Taş ocakları var. Efemçukuru sorunu var. İzmir'de çok fazla dosya var. Başkaları yatırım diyecek ama ben sorun diyorum. Biz çok dava açtık. Belli sayıda avukat çok dava açtık. Çok iyi kararlar da aldık. Ancak gördük ki bu davalar uygulanmıyor. Hükümet bu konuda son derecek kötü örnek. Ben daha çok böyle stratejik çalışmalar yapmak istiyorum. Partileri daha ilgili hale getirmek. Dava dosyasını azaltıp başka türlü çalışmaları arttıracağım sanırım. Yani dava dosyasını azaltacağım ama başka çalışmaları arttıracağım bu yönde. Torbalı olayı ile ilgilendiğimiz zaman tüm meraların sorunlarını ortaya çıkarmış olacağım.


Girit'te fotoğraf çekeceğim biraz

Siyaset, çevre dışında ilgilendiğiniz alanlar var mı? Şehrazat Mercan boş zamanlarında ne yapar?

Kitaplara başlıyorum. Kemal Anadolu'nun Geriye Sarınca diye bir kitabı var. Bir yandan onu okuyorum şu anda. Öteki Tarih diye bir kitap okuyorum. İlkokulda Ermeni arkadaşlarım vardı. Nazım'ın da arkadaşı olan ben de yeni öğrendim Vezirköprülü Dr. Faik Açıkgöz diye. Ermeni Bir Komunistin Hatıraları kitabı var önümde. Sinemaya gitmek tatil yapmak istiyorum. Ama bir de bu çıktı şimdi. Bilmiyorum. Yakın zamanda Atina'ya oradan Hanya'ya vs gideceğiz. Urla'da Giritlilerle çok yakın ilişkilerim oldu. Onların nüfus sorunlarıyla uğraştım. Göç tehcir çok önemli. Elveda Girit diye bir kitap var. Girit'ten de fotoğraf çekeyim biraz. Mezelerini yemeklerini kültürünü merak ediyorum. Bizimkisi keyif gezisi.

*Çevreye duyarlılıkları bakımından belediye başkanlarımızı nasıl buluyorsunuz?

Ben işime otobüsle gidip geliyorum. Çok acelem varsa taksiye biniyorum. Siyasetçilerimiz de makam araçları yerine keşke toplu taşımayı kullansalar. Mesela Karşıyaka Belediye Başkanımız Hüseyin Mutlu Akpınar'ı vapur da ya da bir otobüste görmek çok isteriz.