Bu cümle, TRT'de yayınlanacak Gassal dizisinin tanıtım afişlerinde yer alıyor. Metro duraklarından Marmaray istasyonlarına kadar, her yerdeki bu afişler, toplumda ciddi bir tepki dalgasına yol açtı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un eşi Pervin Ersoy bile bu afiişlere kayıtsız kalamadı ve şu eleştiriyi getirdi: “Her gün bir kişinin intihar ettiği İstanbul'da, Marmaray ve metrolara bu afiişi koymanın nedeni intihara ‘call-to-action’ (harekete geçirme çağrısı) yapmak mı acaba?”
Haklı bir soru bu. Toplum, ekonomik krizle boğuşuyor, her gün yeni bir trajediyle uyanıyor. Ve bu tabloda, karşımıza çıkan soru şu; “Ölünce beni kim yıkayacak?”
Reklamcılıkta şaşırtıcı veya provokatif mesajlar dikkat çekmek için kullanılır. Ancak bu mesaj şaşırtıcı olmanın ötesinde, toplumun zaten hassas olan psikolojik dengelerini sarsıyor.
Bugün ülkemizde insanlar hayatlarını idame ettirebilmek için temel gıda ve barınma sorunlarıyla boğuşuyor. Gençlerin geleceğe dair umudu azalıyor; intihar oranları yükseldi, psikolojik rahatsızlıklar artış gösteriyor. İşte böyle bir ortamda, ölümü hatırlatan ve metaforların ötesinde adeta bir kaygı yaratmaya çalışan bir sloganı halka dayatmak, ciddi bir toplumsal kopuşun işareti gibi.
Gelin bir gerçeği kabul edelim: Halkın günlük hayatındaki sorunları listelesek, “Ölünce beni kim yıkayacak?” sorusu ilk on bine bile girmez.
Enflasyon can yakıyor. Bir aile ay sonunu getiremiyor.
Gençlerimiz ülkeden gitmek için yol arıyor.
Emekli maaşları sefalet ücretine dönmüş durumda.
İşsizlik rekor kırıyor. Asgari üret ise bir evin temel ihtiyaçlarına bile yetmiyor.
Ama şükür ki, bu sorunları çözmek yerine, öldükten sonra kim tarafından yıkanacağımızı düşünmemiz gerektiği hatırlatılıyor! Bu ironiye halkın tahammülü yok.
Toplumda manevi konulara duyarlı bir kesim var; bu kesinlikle doğru. Ama manevi duyguların istismarı ile kaygı yaratılması arasında büyük bir fark var.
Halkın psikolojisi, zaten artan ekonomik ve sosyal sorunlarla sarsılıyor. Bir de bu afişlerle ölümü her an düşünmeye davet edilmek, toplumsal motivasyonu ve dayanışmayı daha da zedeliyor. Bu, insanları manevi bir arınmaya davet etmekten çok, bir karamsarlık kuyusuna itiyor.
Buradan ilgili kurumlara çağrım var: Lütfen bu yanlışı görün. Toplumu böylesine hassas bir konuda bölmek yerine, birleştirici ve umudu yükselten mesajlar verin. Afişleri hazırlayanlar, toplumun gerçek sorunlarına kulak verip empati yapmalı.
Son sözüm: Halkın sorunlarını çözmek yerine, öldükten sonra kim tarafından yıkanacağımızı merak eden bir toplum hayali kurmak, bizi ileriye taşımaz. Unutmayın, önemli olan yaşarken insanca yaşamak ve gelecek nesillere umut dolu bir ülke bırakabilmek.
GÜNÜN SÖZÜ
Önemli olan insanca yaşamak