New York Times’a konuşan uzmanlara göre ABD artık 20-30 yıl önceki konumunda değil. Ukrayna ve Gazze Şeridi'nden uzak, 7 zengin demokrasi grubu bir dizi eski ve köklü sorunu görüşmek üzere İtalya'da bir araya gelirken, ABD'nin gücü Asya-Pasifik’te değişiyor. Burada ABD artık kendisini güvenliğin garantörü olarak sunmuyor. Çin'in yükselişi büyük bir tehdit olarak görülüyor. Bu nedenle ABD, askeri modernizasyon ve teknoloji geliştirme konusunda istekli bir takım arkadaşı olarak kendini konumlandırıyor.
Asya-Pasifik'te yeni iş birlikleri
Savunma Bakanı Lloyd Austin, Singapur'da düzenlenen bir küresel savunma konferansında, ABD’nin Asya-Pasifik güvenliğine yönelik geçmişteki yaklaşımlarından farklı bir model geliştirdiğini belirtti. Artık birçok ülke, ABD’nin yardımıyla kendi güvenlik kapasitelerini artırıyor. ABD, Avustralya ile nükleer tahrikli denizaltılar inşa ediyor, Güney Kore’yi nükleer silah planlamasına dahil ediyor, Hindistan ile savaş uçağı motorları üretiyor ve küçük Pasifik adalarıyla deniz gözetleme görevlerini paylaşıyor. Japonya ile de saldırı kabiliyeti kazandırma çalışmaları yürütüyor. ABD, ayrıca yeni güvenli iletişim sistemlerini test ediyor ve ortaklarıyla daha geniş kapsamlı eğitimler düzenliyor.
Çin'in yükselişi ve bölgesel kaygılar
Çin'in artan askeri gücü, Tayvan adasına yönelik tehditleri, Güney Çin Denizi üzerindeki hak iddiaları ve Hindistan sınırındaki toprak anlaşmazlıkları, bölgedeki ülkelerde endişe yaratıyor. Pek çok ülke, Covid sonrası ekonomisinin yavaşlaması ve Şi Cinping yönetiminde büyüme yanlısı politikalardan uzaklaşılması nedeniyle Çin'in ekonomik bir ortak olduğundan daha az emin. ABD ile iş birliği yapan ülkeler, Çin yerine Amerika'ya uzun vadeli bir bahis mi oynuyorlar yoksa kendi güçlerinin farkına vararak pragmatist mi davranıyorlar? Bu soruların yanıtı, ABD’nin küresel rolündeki değişimin ne kadar kalıcı olacağını belirleyecek.
ABD gücündeki evrim ve çok kutuplu dünya düzeni
Geçen yıl yapılan bir ankette, Asya-Pasifik ülkelerindeki yetkililer, ABD'nin hakimiyetinin azalacağını öngördü. Irak ve Afganistan savaşları, Çin'in yükselişi ve ABD içindeki bölünmeler, Amerikan gücünü zayıflattı. ABD, hassas teknolojiyi paylaşarak ve ekip çalışmasına öncelik vererek çok kutuplu bir dünyaya uyum sağlıyor. Washington, artık iş birliği yapmayı öğreniyor.
ABD'nin ekonomik ve askeri gücü
ABD'nin küresel ekonomideki payı İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yarı yarıya azaldı. Bunun en büyük nedeni Asya'nın istikrarlı ekonomik yükselişi. Çin, dünya imalatının yaklaşık %35'ini gerçekleştiriyor ve bu da ABD'nin payının üç katı. Japonya, Hindistan ve Güney Kore de üretim açısından ilk yediye girerek Asya’ya endüstriyel ağırlık kazandırdı. Çin'in askeri bütçesi daha küçük olmasına rağmen, daha büyük bir donanmaya ve hipersonik silahlarda liderliğe sahip. ABD, Hint-Pasifik bölgesine odaklanarak müttefikleriyle iş birliği yapıyor.
Asya'daki bölgesel ticaret ve güvenlik
Çin, Hint-Pasifik bölgesindeki çoğu ülke için en önemli ticaret ortağı ve büyük bir yatırımcı haline geldi. Bölgedeki ülkeler, milyonlarca yeni orta sınıf tüketici üreterek ve sanayi üretimini genişleterek ABD pazarını daha az önemli hale getirdi. Asya’daki askeri bütçeler arttı ve Amerikan savunma teknolojisine olan talep yükseldi. Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr., Singapur’daki konferansta yaptığı konuşmada, "Ortak hikayemizin ana karakterleri bizleriz" diyerek ABD'nin rolünü yeniden tanımladı.
ABD'nin iş birliği ve riskler
ABD’li yetkililer, dünya genelindeki şüphelerin farkında. Dışişleri Bakanı Antony Blinken, dış politikada daha fazla tevazu çağrısında bulundu. Bu, ABD'nin daha merkezi olmayan bir güvenlik yaklaşımı benimsediğini gösteriyor. Ancak, bazı analistler, Amerika'nın Çin ile çatışmaya yol açabilecek hassas noktalar yaratma riskine dikkat çekiyor. Washington’ın güvenlik bağları ağı, Pekin’i rahatsız ediyor.
ABD'nin uyum sağlaması ve küresel zorluklar
ABD, küresel düzeni koruma konusundaki rolünü sürdürüyor, ancak iş birliği yaptığı ülkelerin desteğine daha fazla ihtiyaç duyuyor. Gazze, Ukrayna, Çin, Kuzey Kore, salgın hastalıklar, iklim değişikliği, yapay zeka ve nükleer silahlar gibi zorluklarla başa çıkmak için diğer ülkeleri iş birliğine ikna etmesi gerekiyor. ABD, daha alçakgönüllü bir yaklaşımın güçlü sonuçlar verebileceğini öğreniyor. Bu strateji, gelecekteki küresel düzenin şekillenmesinde önemli bir rol oynayacak.