KÜLTÜR - SANAT

Livaneli: Mitolojideki Kronos gibi evlatlarını yiyen bir ülkeyiz

Yeni çıkan kitabında Erdal Öz'le ilgili anıları dolayısıyla yakın tarihi de anlatan Zülfü Livaneli, bir mecraya verdiği röportajda "Dünyanın birçok ülkesinde 68 Kuşağı'na mensup gençler daha sonra ülkelerini yönettiler. İyi yetişmiş oldukları için ülkelerini ileri götürdüler ama Türkiye'de böyle olmadı" dedi.

Abone Ol

Kült olmuş onlarca besteye, filme, kitaba imza atan sanatçı Zülfü Livaneli, T24'e verdiği röportajda, dünyanın birçok ülkesinde 68 Kuşağı'na mensup gençlerin ülkelerini yöneterek ileriye götürdüklerini anlattı. Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin, NATO'nun ileri karakolu olduğundan bahseden Livaneli, "Türkiye'de yönetimler aydın ve yetenekli insanları kitleler hâlinde yok etti ve meydan sadece sağ ideolojik mensubiyetin yeterli sayıldığı vasatlara kaldı" dedi.

Edebiyatçı ve müzisyen Zülfü Livaneli'nin, Can Yayınları'nın kurucusu ve yazar Erdal Öz'le dostluğundan arta kalan anılarını anlattığı "Sazın Teli Koptu" kitabı mayıs ayında raflardaki yerini aldı.

Can Yayınları'ndan çıkan "Sazın Teli Koptu" anılarla, mektuplarla, söyleşilerle örülen hikâyesiyle dikkat çekiyor. Kitap, 1970'li yılların Ankara'sında başlayan ve sürgün yıllarıyla pekişen Livaneli-Öz dostluğuna bir saygı duruşu niteliğinde; kitabın alt başlığından kelimelerle "Bir sürgün ve dostluk hikâyesi…" 

"68 Kuşağı" yazarlarından Erdal Öz, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra tutuklandığı dönemde tanıştığı devrimci gençlerin, özellikle de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın hikâyesini "Gülünün Solduğu Akşam" adlı kitabında anlattı. Öz, roman ve öykülerinde baskı karşısında bireylerin yalnızlığını, direncini, umudunu etkin bir duyarlılıkla işledi. Edebiyatta önemli eserler üreten Öz, 1981'de kurduğu Can Yayınları ile adını tarihe yazdı. 

Zülfü Livaneli ise 1970'lerde insan, toplum, memleket, sevda, sürgün özelinde pek çok besteyle, çıkardığı albümlerle dünya çapında bir müzisyen oldu. Livaneli, ilerleyen yıllarda Serenad, Mutluluk, Huzursuzluk gibi en çok okunan romanların yazarı olarak edebiyat okuyucusunun gönlünü kazandı. Yazdığı romanlar beyaz perdeye aktarılırken,  sinemada yönetmen olarak izleyiciyi selamladı.

"Yokluğunu, omuz başımda kesik bir kol gibi hissettim"

Mayısta "Sazın Teli Koptu" kitabı çıkan Livaneli, T24'ten Ebru D. Dedeoğlu'nun sorularını yanıtladı. 

Livaneli, eski dostu Erdal Öz'ü "Yokluğunu, omuz başımda kesik bir kol gibi hissettim ve hâlâ ediyorum. O benim dostumdu, güvenirdim, dertlerimizi paylaşırdık, her şeye rağmen çok gülerdik" diye andı.

"Karşıma Tansu Çiller, Susurlukçular, tarîkatlar çıktı"

Livaneli, 1994'ten sonra aktif olarak siyasete de girdi ve 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den (SHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oldu fakat seçimi üçüncü sırada tamamladı. 2002'de Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) İstanbul milletvekili seçildi. CHP yönetiminin, Atatürk'ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı gerekçesiyle 2005'te CHP'den istifa etti; milletvekilliği süresi dolduktan sonra da siyasî kariyerine son verdi. 

Siyasete girişinden "en büyük pişmanlığım" diye bahseden Livaneli, 68 rüzgârının estiği yılları ise "Soğuk Savaş yıllarında Türkiye gibi NATO'nun ileri karakolu konumunda bir ülkede solcu olmak, Küba’da sağcı olmak gibi bir şeymiş" sözleriyle anlattı:

"Devlet mekanizması asker ve sivil olarak sadece solu ezmeye odaklanmıştı. Dünyanın birçok ülkesinde 68 Kuşağı'na mensup gençler daha sonra ülkeleri yönettiler. İyi yetişmiş oldukları için ülkelerini ileri götürdüler ama Türkiye'de böyle olmadı. Yönetimler aydın ve yetenekli insanları kitleler hâlinde yok etti ve meydan sadece sağ ideolojik mensubiyetin yeterli sayıldığı vasatlara kaldı."

Livaneli, siyasal İslamcılara önce yerel, sonra da merkezî iktidarın yolunu açmasıyla kritik bir öneme sahip olan 1994 yerel seçiminde, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı adayı olup üçüncü gelmesine dair "Karşıma Tansu Çiller, Susurlukçular, tarîkatlar çıktı, oy çalma metodunun da başlangıcıydı" dedi.

T24'te Ebru D. Dedeoğlu imzalı söyleşinin ilgili bölümü şöyle:

- Geçmişe baktığınızda hiç pişmanlığınız var mı?

Evet var. 94 seçimlerine zoraki olarak itildim ama keşke Ülker'i dinleyip daha çok direnseydim. Cadı kazanının tam ortasına düştüm haberim olmayarak. Amerika'nın, Türkiye'de bir İslamî iktidar kurma stratejisine geçtiği, kadrolarını oluşturduğu, üç sosyal demokrat partinin de lider ihtirasları uğruna birbirini kırdığı, karşıma Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Ecevit, Baykal, emniyet, Susurlukçular, tarîkatlar gibi güçlerin çıktığı ve beni şahsen yok etmeye çalıştıkları dönemde, rahmetli babam dahil bütün aile çok acı çekti ama bundan da önemlisi, Türkiye'de bu kadar örgütlenmiş kötülüğün olduğunu o zaman gördüm. Ayrıca oy çalma metodunun da başlangıcıydı. Yıl da o korkunç 94. Ülker zaten istemiyordu, şimdi de "Seni vurmadıklarına şükret" diyor.