İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, cesur, bağımsız ve araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 32’nci ölüm yıldönümünde yaptığı konuşmada “Uğur Mumcu’yu bombalı suikast ile bizden aldılar. Ama onun cesaretini, ilkelerini, yurduna bağlılığını, fikirlerini bizden alamadılar, alamazlar” dedi.
Haber Ekspres Gazetesi’nden Turgay Kılıç’ın haberine göre, Ülkenin duayen, cesur, keskin kalemiyle toplumu aydınlatan ve çağdaşlıkla laikliği ön planda tutan gazeteci Uğur Mumcu, öldürülüşünün 32’nci yıl dönümünde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sevenlerince anıldı.
Gazeteci Zafer Arapkirli’nin moderatörlüğünü yürüttüğü panele İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Cumhuriyet Gazetesi İzmir Temsilcisi Mehmet Şakir Örs, gazeteci İsmail Küçükkaya, Prof. Dr. Sevda Alankuş katıldı.
“Araştırmacı gazeteciliğin simge ismiydi”
Başkan Tugay, Uğur Mumcu adına düzenlenen panelde yaptığı konuşmada “Tam 32 yıl önce bugün, Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı, halkın çıkarları için hakikatin peşinde koşan, yobazların, hırsızların, katillerin üzerine korkmadan giden cesur bir gazeteciyi, Uğur Mumcu’yu bombalı suikast ile bizden aldılar. Ama onun cesaretini, ilkelerini, yurduna bağlılığını, fikirlerini bizden alamadılar, alamazlar. Aradan tam 32 yıl geçti ama 24 Ocak 1993’ün acısı ve öfkesi geçmedi, ilk günkü gibi taptaze içimizde duruyor” dedi.
Tugay, “Bir ölüp bin doğduğumuzu unutmasınlar. Yolsuzlukları, adaletsizlikleri, tarikat ve cemaatleri araştırıp belgeleriyle yazan; araştırmacı gazeteciliğin ve basın özgürlüğünün sembol ismi Uğur Mumcu yaşasaydı bugün Türkiye çok daha farklı bir ülke olurdu. Bugün laikliğin elimizden alınmaya çalışıldığını, laiklik ilkesine aykırı uygulamaları konuşuyoruz. Tarikatları, cemaatleri konuşuyoruz. Tarikat yurtlarında çocuklarımızı toprağa verdik. Cemaatler ülkeyi ele geçirmeye çalıştı. Uğur Mumcu bize bu tehlikeleri on yıllarca önce anlatmıştı” ifadelerini kullandı.
Uğur Mumcu’nun “tarikat-siyaset-ticaret” üçgenine dikkat çektiğini hatırlatan Tugay, sözlerinin şöyle sürdürdü:
“Siyasal İslam’ın yurt içi ve yurt dışı yapılanmalarıyla, para kaynaklarıyla Atatürk cumhuriyetine karşı nasıl örgütlendiğini, ‘Rabıta’ kitabında yazmıştı. Devlet eliyle laikliğin yok edilmekte olduğunu söylemişti. ‘Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve cumhuriyete karşı ayaklanacaklar’ demişti. Devlet içindeki cemaat, tarikat yapılanmasını deşifre etti. Fethullah Gülen Cemaatinin devlette kadrolaştığını belgeledi. Bu sözleri söylemesinin üzerinden 30 yıl geçmeden Fethullahçı Terör Örgütü lideri Fethullah Gülen darbe girişiminde bulundu, devlet içinde nasıl yapılandığını acı tecrübelerle herkes gördü.”
Tugay, “Türkiye’nin sorunlarını herkesten önce dile getiren oydu. 1982 Anayasası’nı eleştirdi; “12 Eylül Adaleti” kitabında dönemin hukuksuzluklarını, baskılarını, üstelik de Olağanüstü Hal döneminin baskısı altında yazdı. Bugün yolsuzlukları, mafyayı, silah kaçakçılığını, bütün bunların terörle ilişkisini konuşuyoruz” dedikten sonra Uğur Mumcu’nun eserlerini sıraladı: “Papa-Mafya-Ağca”yı, “Ağca Dosyası”nı, “Silah Kaçakçılığı ve Terör”ü, “Suçlular ve Güçlüler…”
Bilim insanı titizliği
Başkan Cemil Tugay, Mumcu’nun gazeteciliğini bilim insanı titizliğiyle sürdürdüğüne işaret ederek hukukçu kimliğinin de kullandığını şöyle ifade etti:
“Uğur Mumcu, gazetecilik mesleğini bir bilim insanı titizliğiyle icra etti. Mesleğe, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken başlamıştı. Mezun olduktan sonra bir süre üniversitede akademisyen olarak kaldı, idare hukuku asistanlığı yaptı fakat sonra profesyonel olarak gazeteciliği seçti. Dönemin pek çok önemli gazete ve dergisinde çalıştı. Bombalı suikast ile katledildiği güne kadar, uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde yazdı, biz sadık okurları için Cumhuriyet gazetesi ile özdeşleşmişti. İdealist, ilkeli, Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, dürüst, yurtsever bir gazeteci olarak ülkenin en sıcak, en tehlikeli konularını cesaretle araştırdı. Hukukçu kimliğinin de büyük etkisiyle, araştırdığı tüm dosyalar belgeli, kanıtlıydı. Yunus Nadi Ödülü’ne layık görülen ilk yazısının ardından yıllarca, yazılarıyla, kitaplarıyla Türkiye’nin en prestijli gazetecilik ve araştırma ödüllerini aldı.”
“Dava vicdanları rahatlatmadı”
Tugay, Uğur Mumcu’nun tehditlere karşı koruma istemediğine ve öldürülmesi sonrasında açılan davanın hâlâ vicdanları rahatlatmadığına dikkati çekerek “Ölümle tehdit edildiği halde son güne kadar gazetesine gitti, koruma dahi istemedi. Nazım Hikmet’in, “Ölümden korktuğu halde ölüme inanmadığı için” dizesi onu çok iyi özetliyordu. Uğur Mumcu’nun buraya sığmayacak kadar büyük olan hikâyesinde görüyoruz ki o hep karanlıkları kalemiyle aydınlattı. Hiçbir çıkar grubunun, güç odağının etkisi altına girmedi. Satın alınamayacak bir kalemdi. Fakat bu ülkede acıyla tecrübe ettik ki karanlıkları aydınlatan, bağımsız, cesur pek çok kalemi kırdılar, yaşatmadılar. Uğur Mumcu da ortaya çıkarılması istenmeyen gerçeklerin peşinde koştuğu ve bunları belgeleriyle ortaya çıkardığı için öldürüldü. O ülkesini aydınlattı ama suikast 32 yıldır aydınlatılmadı. Failinin meçhul kalacağı daha o gün, 24 Ocak 1993’te olay yerindeki delillerin çalı süpürgesiyle süpürülmesinden, devlet protokolünün kanıtlar üzerinden yürüyerek geçmesinden belli değil miydi? ‘Cinayeti çözmek namus borcudur’ dendi ancak namus sözleri tutulmadı. Uğur Mumcu suikastının faillerini yakalamak için başlatılan, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi gibi birçok olayı kapsayan Umut Davası hâlâ sürüyor. Dava, vicdanları bir türlü rahatlatamadı” diye konuştu.
“Bize düşen baskıya mizahla yanıt vermek”
“Şimdi bize düşen, yılmadan, korkmadan, durmadan bu cinayetin ortaya çıkarılması için sorular sormak. ‘Tuğla çekilsin, duvar yıkılsın’ demek. Bize düşen, Uğur Mumcu’nun yaptığı gibi baskıya, sansüre mizahla yanıt vermek, gülmek. Mumcu’nun ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’ sözünü unutmayalım; okuyup bilgilenelim, hep uyanık olalım” diyen Tugay, şunları söyledi:
“1965 yılında Yön dergisine yazdığı bir yazıda ne demişti Uğur Mumcu: ‘İnsanlar yalnızca konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludur.’ Susmayalım. Okuyalım, araştıralım, soru soralım, konuşalım. 1975 tarihli ‘Sesleniş’ yazısında ‘Vurulduk ey halkım unutma bizi’ cümlesini hiç unutmayalım. Vurulanları unutmayalım. Ve bugün bize düşen; her ne iş yapıyorsak yapalım Uğur Mumcu’nun cesaretini örnek alarak yapalım. Alman yazar Goethe’nin dediği gibi: ‘Cesaretini kaybeden, her şeyini kaybetmiştir.”
“Cumhuriyet denilince akla Uğur Mumcu geliyor”
Cumhuriyet Gazetesi İzmir Temsilcisi Örs, “Uğur Mumcu bu ülkenin vicdanıydı, bu halkın, toplumun sesi ve sözcüsüydü. O her adımında, yazısında, eyleminde hep doğrudan ve iyiden yana oldu. Yaşamı boyunca adaletsizliklere, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı savaştı, mücadele etti. Bu nedenle de karanlık güçler tarafından 32 yıl önce aramızdan ayrıldı. Bugün de makale ve yazdıklarıyla önümüzü aydınlatıyoruz. Bu nedenle onu unutturmuyoruz. Mumcu’yu üç alanda irdelemek gerektiğini söyleyelim. Uğur Mumcu’yu ‘Uğur Mumcu’ yapan şey, mücadelesi ve dünyaya bakışıyla da anlam kazanmasıydı. Uğur Mumcu, ulusal bağımsızlıkçı, Kuvayı Milliyeci ve Atatürkçüydü. Onu besleyen ikinci önemli yönü hukuk insanıydı. Bu konularda mücadele eder ve insan haklarını da kimseden çekinmeden mücadele etti. Üçüncü ana damar da Mumcu’nun gazeteci olmasıydı. Araştırmacı gazeteciliğin en önde gelen ismiydi. Bizlerin mesleği adına da önder ve yol göstericiydi. Pek çok genç onun kitapları ve mücadelesiyle de yetişiyorsa, üniversitelerde akademik dünyada atıfta bulunuyorsa, bizim mesleğimize getirdikleri ve bize bıraktığı anlamdan, yol gösterici olmasındandır. Cumhuriyet gazetemiz açısından Uğur Mumcu çok değerli ve simgesiydi. Cumhuriyet gazetesi denilince akla ilk Uğur Mumcu geliyor, ‘Uğur Mumcu’ denince de akla gelen Cumhuriyet gazetesidir. Gazeteyi yaşatmak hepimizin boynumuzun borcudur” dedi.
Konuşmacıların ardından düzenlenen panele katılan gazeteciler, Uğur Mumcu’nun gazeteciliğini, gazeteciliğin sonraki nesle aktardığı izler konuşuldu. Medyaya yansıyan sansür ve oto sansür ise tartışma konusu oldu. Öte yandan panelde katılan gazeteciler, Uğur Mumcu hakkında yaşadığı anılarını anlattı, duyduklarını dile getirdi.