İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özyurt, sağlık personelinin itibarsızlaştırmalarına ilişkin çarpıcı detaylar vererek, “İlerleyen zamanlarda cerrahi, çocuk, dahiliye branşları son bulacak, sağlık çalışanları ise radyoloji, patoloji gibi branşlara yönelmeye devam edecek” dedi.

İnciraltı’nda karavanlar güvende İnciraltı’nda karavanlar güvende

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, ülkenin kanayan yarası haline gelen sağlık sorununu gazetemize anlattı. Sağlıkta şiddetin önü alınamazken binlerce sağlık çalışanının ‘iyi Hal Belgesi’ alarak yurt dışına çıktığına değinen Dr. Özyurt, sağlık çalışanların itibarsızlaştırılmasına ve şiddete maruz kalmasına ilişkin hekimlerin hastayla yüz yüze gelmeyeceği meslekler seçmek zorunda kaldıklarını ifade etti.Dr. Özyurt, “Böyle giderse ve ihtisas sınavlarına yapılan başvuru sayısı azalırsa elimizde hekim kalmayacak. Sağlık çalışanları, yurt dışına gidebilme düşüncesi içindeler. Bunun sebebi ise sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet ve itibarsızlaştırma yaklaşımıdır. İhtisas yapmak isteyen hekimlerin büyük çoğunluğu hastayla birebir ilişki kurmayacağı branşları tercih etmek zorunda kalıyor. Bu da ilerleyen zamanlarda cerrahi, çocuk, dahiliye branşları son bulacak. Sağlık çalışanları ise radyoloji, patoloji gibi branşlara yönelmeye devam edecek. Ana brançlarda ve bu branşların altındaki diğer küçük branşlar doktorsuz kalacak. Bunun önüne geçebilmek gerek. Bunun en önemli nedeni ise sağlık sektöründeki şiddet, itibarsızlaştırmadır. Hekim kitlesi bu alanda çok hassas davranıyor. Doktor dövmeyi artık bir görev görür gibiyiz, bunu normal görmeye başlandı. Yaklaşık 130 tıp fakültesi var ve doktor açığı olmaması gerekirken şartlar Türkiye’de doktorun eksiklini doğurdu. Şehir hastanelerinin işletmesi özel şirketlerin elinde. Onlar da şirketleşmiş ve ticarileşmiş bir yapıda bakıyor. Burada ise çözüm arayışı yok” dedi.

Eğitim düzeyiyle ilişkilidir

Prof. Dr. Özyurt, “Doktora olan yaklaşım ve doktorun şiddetle örtüşmesi bakışı değişmedikçe şiddetin de itibarsızlaştırılmanın da sonu gelmeyecektir. Şiddeti uygulayanlara ödül verir gibi ifadesi alınıp serbest bırakılırsa bu iş çözülmez. Bu sebeple saldırgan, bu durumu normal görerek tekrarını gerçekleştirir. Hasta ve hekimarasındaki sorunun şiddetle çözülüyormuş gibi bakılıyor. Bu da eğitim düzeyiyle değişebilir. Karşımızdaki kişiye saygı göstermek, anlayışla karşılık vermek gibi temel yaklaşımları ön plana çıkaran bir eğitim sistemimiz yok. Her şeyin kavgayla, şiddetle, bağırıp çağırmayla çözülebileceği düşünülüyor” sözlerine dikkat çekti.

Ekranda şiddet normalleşiyor

Öte yandan bu şiddetin film ve dizilerde normalleştirildiğine işaret eden Başkan Özyurt, “En güzel örneklerden biri de ekranlardaki film ve diziler. Kavgasız ve gürültüsüz bir film yok. Eskiden komediyi barındıran aile dizileri, filmleri vardı. Şimdi ise sadece kavgadan ve öfkeden ibaretler. Kim daha yüksek sesle bağırıyor ve kavgaya meyilliyse o karakter ön plana çıkarılıyor. Halkımız da bunları seyrederek çözümü bu yaklaşımdan arıyor. Sonuca gelindiğinde ise doktor şiddeti de kaçınılmaz oluyor. Ciddi tedbirler alınmazsa doktor itibarsızlığından geri dönüş olası değil. Doktor ve diğer sağlık çalışanlarına bu yapılan şiddet, itibarsızlaştırma yaklaşımları son bulursa, o zaman asıl konuşmamız gereken konulara yönelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Doktor göçü artıyor

Özyurt, “Çok geniş sayılarda ihtisas giriş sınavları açılıyor. Bu sınava girmesi beklenen büyük çoğunluğu, sınava girmeyi reddediyor. Bunlardan biri de çocuk doktorluğu branşı. Sınavı kazananlar ise ihtisas yapmaya başladıktan sonra Türkiye’deki sağlık sisteminden umduklarını bulamadığından yeniden aynı sınava girip bir başka branşa yöneliyor. Ya da ülkenin gidişatından memnun olmayan büyük bir sağlık çalışanı, görevi başında şiddete, itibarsızlaştırılmaya da maruz kaldığı için tüm imkanlarını yurt dışına gitmekte kullanıyor. Bunu da iyi hal belgesi alarak gerçekleştiriyor. Ayrıca şunu da eklemek isterim, iyi hal belgesi alan sağlık çalışanların sayısı da her yıl katlanarak artıyor. Bu konuda bir çözüm bulunmalı. Yoksa ‘giderlerse gitsinler’ demekle de olmuyor, olmadı. Çocuk doktorları ise sağlık sektöründe kanayan bir yara haline geldi. Bu yarayı iyileştirmezsek çocuklarımızı kime emanet edeceğiz? Doğumdan gençlik çağına kadar (0-18 yaş grubu) çocuk doktoruna ihtiyaç var” dedi

Devlet ve şehir hastanesi karmaşası

Özyurt, “Devlet hastanelerinikapatmayalım. Çok büyük bir hastanemiz var. Bayraklı Şehir Hastanesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün standartlarının çok üzerinde bir hastane.  Bu da hastaneyi hantallaşan bir yapıya sürüklüyor. Hastaneler ne kadar büyük olursa o kadar da hantallaşan bir sistemin içinde ilerlemeye çalışır. Nitekim ilerleyemiyor. Hekim, idari ve temizlik personelleri gibi birçok alanda büyüklüğün getirdiği hantallık mevcut. Bunun altında da kalkacak bir yürütme sistemi oluşturulmamış. Hastanedeki bir branştan başka bir branşa olan mesafesi çok uzun ve zaman kaybı” diyerek devlet hastanelerinin kapatılmamasına ilişkin ise şunları söyledi:

“Şehir hastaneleri, çok güzel bir işleyişe sahip olsa katlanılabilir. Ve İzmir’in ana hatları üzerinde şehri hastanesi açıldı o bölgenin de ana nüfus yapısında artma yaşanmasına, ulaşımın sağlanmadığından sorunların meydana gelmesine yol açıldı. Bu kadar büyük bir hastanenin yükü de fazla olur. Bölgede tramvay ve metro hattı gibi raylı sistem yok, sadece belediye ve dolmuş ulaşımı mevcut. Bu mesafeyi yürümek ise mümkün değil, çünkü şehrin dışına inşa edilmiş. Aracı olmayan, çocuklu veya çocuksuz kişilerin yanı sıra yaşlısı, engellisi hastaneye ulaşmakta zorlanıyor. İzmir’deki eğitimve araştırma unvanına sahip devlet hastanelerinde ise yeteri kadar hizmet verilemiyor. Ama yine de kalması önemli. En azından şehir hastanesinin yürütülmesi, ulaşımı, ihtisas alanında gelişmesi ve personel ile sağlık çalışanlarının eksiklerini giderilene kadar. Tüm sağlık hizmetini ve tüm eğitim birimlerini tek bir hastanede toplayamazsınız” dedi.

Muhabir: Mehrican CANDEMİR