17 Ağustos Marmara Depremi’nin 25. yıl dönümünde, İzmir Ekonomi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, İzmir için kritik uyarılarda bulundu. Kent genelinde bulunan yaklaşık 903 bin yapının yüzde 36’sının kaçak olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, İzmir’in büyük bir deprem riski altında olduğunu belirterek, acilen harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.

İzmir Için Kritik Deprem Uyarısı2

Kaçak ve eski binalar büyük tehdit

İzmir Ekonomi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 25. yıl dönümünde İzmir’deki yapı stokuna dair endişe verici verileri paylaştı. İzmir’de yaklaşık 903 bin yapının yüzde 36’sının kaçak olduğunu, yüzde 52’sinin ise 1998 öncesi deprem yönetmeliğine göre inşa edildiğini ifade eden Kozanoğlu, bu yapıların büyük bir kısmının risk taşıdığını belirtti.

Kozanoğlu, "İzmir’in deprem karnesi ne yazık ki iyi değil. 30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen ve özellikle Bayraklı’da büyük yıkıma neden olan deprem, kentte alınması gereken önlemlerin aciliyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Deprem riskini minimize etmek için yapı stokunun bir an önce test edilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor" dedi.

İzmir Için Kritik Deprem Uyarısı1

İYTE, dünya çapında bilimsel başarıya imza attı İYTE, dünya çapında bilimsel başarıya imza attı

Riskli yapı stoku

İzmir’deki yapıların önemli bir kısmının 1998 öncesi deprem yönetmeliğine göre inşa edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Kozanoğlu, eski yapıların tamamen riskli olmadığını ancak büyük bir kısmının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. "Eski olup sağlam binalar da var, ancak bunu testler olmadan bilemeyiz. Yapı stokunun eski olması, harekete geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Deprem bizi beklemez; bu konuda zaman kaybetmemeliyiz" diye konuştu.

Can güvenliği her şeyden önce gelmeli

Kentsel dönüşüm süreçlerinde, vatandaşların daha bilinçli olması gerektiğini belirten Kozanoğlu, "Yıl olmuş 2024; hala kesilen kolonları, tahrip edilen kirişleri, kaçak kat çıkmalarını konuşuyoruz. Bu tür yapıların sistemi bozuluyor ve depreme karşı dirençleri düşüyor. Karot testi gibi bilimsel yöntemlerle binaların dayanıklılığı test edilmeli, estetik kaygılar yerine can güvenliği öncelik olmalı" ifadelerini kullandı.

Sonradan yapılan eklemeler

Binalara sonradan yapılan eklemelerin, özellikle çatılara yerleştirilen su depolarının ciddi bir risk oluşturduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, "Bu eklemeler, binanın statik hesaplamalarında yer almıyor ve olası bir depremde binanın taşıyabileceğinden fazla bir yük oluşturuyor. Depremlerde yıkılan binalarda bu tür hatalar sıkça karşımıza çıkıyor" dedi.

Asıl tehlike çürük binalar

Zemin koşullarının binanın dayanıklılığı üzerinde etkili olduğunu, ancak zemin kötü diye bir binanın yıkılmaması gerektiğini belirten Kozanoğlu, “Zemine uygun projeler geliştirirsek, zemin ne kadar kötü olursa olsun bina dayanıklı olur. Kahramanmaraş depreminde de gördüğümüz gibi, deprem değil, eksik ve yanlış yapılan binalar öldürüyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: BÜLTEN