KÜLTÜR - SANAT

Halikarnas Balıkçısı: Deniz aşığı bir efsane yazar

Halikarnas Balıkçısı, deniz sevgisi ve Ege kültürünü yansıtan eserleriyle edebiyatta derin izler bıraktı. Hâlâ büyük bir ilgiyle okunan deniz temalı eserleri neden bu kadar çok sevildi?

Abone Ol

Halikarnas Balıkçısı adıyla bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, edebiyatın en önemli figürlerinden biri olarak anılıyor.

Denizlere, doğaya ve Ege’nin insanlarına olan sevgisini eserlerine yansıtan Balıkçı, deniz temalı romanları ve hikâyeleriyle milyonların gönlünde taht kurdu. Peki, bu eserler neden bu kadar çok sevildi? Eserlerinin hâlâ ilgiyle okunmasının sırrı ne?

Cevat Şakir Kabaağaçlı, 17 Nisan 1890’da Girit’te doğdu. Çocukluğu Atina Faleron’da geçen Balıkçı, ailesiyle birlikte beş yaşında İstanbul Büyükada’ya yerleşti.

Robert Kolejini pekiyi derece ile bitiren, Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi bölümünde öğrenim gören Cevat Şakir Kabaağaçlı, 1918 yılında İstanbul’a dönmüş ve basın mesleğinde çalışmaya başladı. Mehmet Zekeriya Sertel’in Resimli Ay, Resimli Hafta, Sedat Simavi’nin İnci dergilerinde yazılar yazmış, kapak resimleri ve karikatürler çizdi.

Bodrum'a sürgünlük tüm hayatını etkiledi

Halikarnas Balıkçısı, Hafta Dergisi’nin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan, dört asker kaçağından bahsettiği “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler” başlıklı yazısı nedeniyle Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum’a sürgün edildi.

Bodrum sürgünlüğü Balıkçı’nın yaşamında yeni bir sayfa açtı. Bodrum’da denizle tanıştı ve hayatının geri kalanını Ege kıyılarına adadı. “Halikarnas Balıkçısı” mahlasını da bu dönemde aldı. 
Bodrum ve çevresinin güzelliklerini, kültürünü ve doğasını eserlerinde sıklıkla işledi. Bodrum’da yaşadığı yıllarda sadece bir yazar değildi, burada aynı zamanda bir bahçıvan, öğretmen ve balıkçı unvanlarını aldı.

İkinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı ve zor yılları Cevat Şakir’i Bodrum’dan ayrılmak zorunda bıraktı. Yatağan adlı emektar teknesini, evini sattı; ceplerine doldurduğu tohumlarını da Bodrum’un dört bir yanına serptikten sonra İzmir’e yerleşti.

Balıkçı, İzmir’e yerleştikten sonra yaşamını yazarlık ve rehberlik yaparak sürdürdü. Bu yıllarda da sık sık Bodrum’a geldi, elleriyle diktiği ağaçları ziyaret etti, denizci dostları ile sohbetler etti. İzmir’de Gündüz Hikâyeleri Dergisi, Tan, Cumhuriyet, Demokrat İzmir, Anadolu adlı dergi ve gazetelerde yazılar yazdı.

Eserlerinde deniz ve doğa aşkı

Halikarnas Balıkçısı, denize ve deniz insanlarına duyduğu sevgiyi romanlarına taşımakta ustaydı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.

Özellikle “Aganta Burina Burinata” ve “Turgut Reis” gibi eserlerinde denizcilerin yaşamları, zorlukları ve denize olan tutkuları çarpıcı bir şekilde anlatılır. 

Balıkçı, denizi sadece bir mekân olarak kullanmaz, aynı zamanda deniz, onun eserlerinde yaşamın bir metaforu hâline gelir.

Mavi Yolculuk

Halikarnas Balıkçısı, Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile Mavi Yolculuğa çıktı. Bu Mavi Yolculuklarda yanlarına aldıkları şeyler, peynir, su, İstanköy peksimeti, tütün ve rakıydı. 

Balıkçı ve arkadaşları bu Mavi Yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak olarak kafayı dinlemekti. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. 

Bu yolculuklar yazarın edebî eserlerini de büyük oranda etkiledi.

Deniz temalı eserlerinin sevilme nedenleri

Halikarnas Balıkçısı'nın eserlerinin bu kadar sevilmesinin temel nedeni, denizi ve doğayı yaşayan birer karakter haline getirmesidir. Okuyucular, Balıkçı’nın sayfalarında sadece denizi değil, Ege insanının ruhunu da keşfeder. 

Balıkçı; denizcilerin yaşam mücadelesini, doğanın gücünü ve huzurunu derin bir anlatımla harmanlayarak sunar. Ayrıca bu eserler Ege’nin mitolojik köklerini ve Anadolu’nun zengin tarihini de gün yüzüne çıkarır.

Halikarnas Balıkçısı'nın deniz ve doğa sevgisi sadece edebiyatında değil, yaşam tarzında da kendini gösterdi. Ege kıyılarında yaptığı uzun deniz yolculukları, balıkçı dostlarıyla paylaştığı anılar ve mitolojik hikâyeler onun kalemini besledi. 

Neden hâlâ okunuyor?

Balıkçı’nın eserleri, doğayla insan arasındaki derin bağları keşfetmek isteyen yeni nesiller tarafından hâlâ ilgiyle okunuyor.

Yazarın eserlerindeki karakterler, doğayla iç içe yaşayan sade insanlar oldu ve bu yalınlık, okurların onunla bağ kurmasını sağladı.

Günümüzdeki ekolojik farkındalık, Halikarnas Balıkçısı’nın doğaya duyduğu saygı ve sevgiyi bir kez daha ön plana çıkarıyor. 

Onun eserleri, deniz ve doğa sevgisini, macerayı ve insan doğasının derinliklerini keşfetmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde.