Yumaklı, küresel ısınmayı hatırladı: "2030’da su fakiri ülke olacağız" Yumaklı, küresel ısınmayı hatırladı: "2030’da su fakiri ülke olacağız"

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü dolayısıyla yapılan açıklamada “Halkın haber alma hakkı ve kamu yararı için çalışan gazetecilerin 116 yıllık mücadelesi bugün de sürüyor. Bugünün sansür memurlarını ancak dayanışma ile medyadan gönderebileceğimizi unutmayalım” denildi.

Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle gazetecilerin 24 Temmuz 1908’de sansür memurlarını içeri sokmama ve gazetelerini sansüre yollamadan basma kararı verdiği gün Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü olarak kutlanıyor. Günün yıldönümünde TGS, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı.

MHP'nin gazetecileri hedef almasına tepki

TGS’nin açıklamasında Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısının, Sinan Ateş cinayeti davasını takip eden gazetecilere yönelik tehditlerinin ve hedef göstermesinin ardından, dün de Cumhur İttifakı bileşenlerinden MHP'nin bir grup gazeteci ve siyasetçi hakkında şikâyette bulunduğu hatırlatılarak şöyle denildi:  

“Sinan Ateş davasına 'suçtan zarar gören' olarak katılma talebinde bulunan MHP, başvuru dilekçesinde aralarında sendika üyelerimizin de bulunduğu 63 gazetecinin ismini vererek mahkemeye çağrılmalarını istedi. Dilekçede 'bölücü, liberal, marksist, FETÖ’cü yapıların elemanları, sistematik ve istikrarlı bir şekilde, küresel çeşitli güçlerle ittifak içinde ve siyasi meşreplerine de uygun paylaşım, haber ve yazılarla MHP’ye iftira etmektedir' deniyor, gazeteciler yine hedef gösteriliyor.”

“Bundan 116 yıl önce, bu ülkede yayımlanan tüm gazeteler önce sansür memurlarının okumasından geçer ve ancak onlar tarafından uygun bulunursa basıma gönderilirdi. Sansür, 2. Abdülhamid’in İstibdat Döneminin alameti farikalarından biriydi” denilen açıklamada şunlar öne çıktı:

“12 Mart 1971 Muhtırası sonrası yaşananlar İstibdat Dönemi’ni hatırlattığı için o tarihten sonra 24 Temmuz ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anılmaya başlandı. O günden bu yana da 53 yıl geçti. Ama Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar hiç bitmedi. Belki artık sansür memurları yok ama Basın İlan Kurumu, RTÜK, İletişim Başkanlığı var. 2024 yılındayız ve hemen her gün gazeteciler mahkeme salonlarında haberlerini savunmak zorunda bırakılıyor. Şu anda 13 meslektaşımız gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Gazetecilere yönelik saldırıların cezasız bırakılması, saldırı çıtasını her geçen gün bir basamak yukarı taşıyor. Tehditler ve hedef göstermeler endişe verici boyutlara ulaşıyor. Halkın haber alma hakkı ve kamu yararı için çalışan gazetecilerin 116 yıllık mücadelesi bugün de sürüyor. Bugünün sansür memurlarını ancak dayanışma ile medyadan gönderebileceğimizi unutmayalım.”

"Basın Bayramı"ndan "Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü"ne

İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 günü, gazeteciler sansür memurlarını kapıdan sokmayarak gazeteleri doğrudan baskıya gönderdi.

O günden sonra da sansür memurları bir daha gazeteleri denetleyemedi.

Bu o kadar önemli bir gündü ki 24 Temmuz 63 yıl boyunca Basın Bayramı olarak kutlandı. Bu arada Osmanlı Devleti gitti, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

12 Mart 1971 Muhtırası sonrası yaşananlar İstibdat Dönemi’ni hatırlattığı için o tarihten sonra 24 Temmuz ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anılmaya başlandı.

Kaynak: Haber Merkezi