John Locke'un tabula rasa teorisi, her bireyin potansiyelinin eşit olduğunu öne sürerken, bu fikir binlerce yıldır aşağılanan köylü kitleler arasında popülerlik kazandı. Ancak genetik bilimlerin gelişmesiyle, bu teorinin yanlış olduğu ve bireyler arasında genetik farklılıkların bulunduğu ortaya kondu.

John B. Watson, tabula rasa teorisini uygulayabileceğini belirterek, genetik özelliklerin davranışları belirlemediğini savundu. Ancak DNA'nın keşfi, genetik faktörlerin kişisel özellikler üzerindeki etkisini gözler önüne serdi. Steven Pinker'ın "Boş Sayfa" kitabı ve Noam Chomsky'nin çalışmaları, genetik mirasın ve çevresel faktörlerin bireysel eğilimler üzerindeki rolünü vurguluyor.

Sokak sanatının dönüşümü: Türkiye’de graffiti kültürü Sokak sanatının dönüşümü: Türkiye’de graffiti kültürü

Genetik eğilimlerin, bireylerin inanma veya reddetme eğilimlerini etkileyebileceği belirtiliyor. Genetik olarak inanmaya yatkın bireyler, özellikle dindar ailelerde yetiştiklerinde, bu eğilimlerini daha belirgin bir şekilde gösterebilir. Aynı şekilde, genetik eğilimler, bireylerin yalanlara inanma derecelerini de etkileyebilir. Ayrıca, sosyal seçilim yoluyla inanç eğilimlerinin nesiller boyunca nasıl evrileceği üzerinde spekülasyonlar yapılıyor. Örneğin, akademisyenlerin evlilikleri ve çocuklarının zeka seviyeleri üzerine yapılan araştırmalar, bu eğilimlerin nasıl toplumlar arası farklılıklar yarattığını gösteriyor.

Editör: Ferhat Yiğit Adıgüzel