Büyülü gerçekçilik nedir?

Büyülü gerçekçilik, edebiyatta ve sanatın diğer dallarında gerçekçi öyküleri doğaüstü veya büyülü olaylarla kusursuz bir şekilde birleştiren bir akımdır. Bu türde, karakterler doğaüstü olayları sıradan bir şeymiş gibi karşılar; ne korku ne de şaşkınlık gösterirler.

Büyülü gerçekçiliğin temsilcisi kimdir?

Büyülü gerçekçiliği dünyaya tanıtan en önemli isimlerden biri, Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'dir. Márquez, "Yüzyıllık Yalnızlık" ve "Kolera Günlerinde Aşk" gibi eserlerinde, doğaüstü olayları karakterlerin günlük yaşamlarına ustalıkla yedirerek, bu türün en başarılı örneklerini sunmuştur.

Latin Amerika’da büyülü gerçekçilik akımının diğer öne çıkan isimleri arasında Jorge Luis Borges, Isabel Allende, Jorge Amado ve José Saramago yer alır.

Türkiye'de de örnekleri var

Türkiye'de ise Latife Tekin, "Sevgili Arsız Ölüm" adlı eseriyle bu akıma önemli bir katkıda bulunmuştur. Haruki Murakami gibi yazarlar da büyülü gerçekçilik unsurlarını modern edebiyatla buluşturmuşlardır.

"Buz Devri 6" geliyor: Sürpriz dönüş! "Buz Devri 6" geliyor: Sürpriz dönüş!

Başka hangi sanat türlerinde büyülü gerçekçiliğe rastlarız?

Büyülü gerçekçilik sadece edebiyatta değil, resim ve fotoğraf sanatında da etkisini göstermektedir. Fransız fotoğrafçı Laurent Chehere, "Uçan Evler" serisinde bu akımdan esinlenmiş, Alman yönetmen Tom Tykwer ise "Run Lola Run" filmiyle büyülü gerçekçiliği sinema dünyasına taşımıştır.

Muhabir: Mehrican Candemir