Son dönemde Türkiye'deki dizi ve film sektöründe artan "tekelleşme" iddiaları, dikkatleri yeniden sektöre çevirdi. Menajer Ayşe Barım üzerinden dile getirilen bu iddiaların ardından ünlü senarist ve yönetmen Gani Müjde, sosyal medyada dikkat çeken bir açıklama yaptı. "Hiçbir yerde bulamazsınız bu bilgileri" diyerek sektörün bilinmeyen yönlerine ışık tutan Müjde, dizi ve film sektöründe yaşanan sıkıntıları ve baskıları detaylı bir şekilde ortaya koydu.
Reyting düşüşleri ve baskılar sektörü zorluyor
Gani Müjde, açıklamasında dizilerin reytinglerinde yaşanan düşüşlerin ve bu düşüşlerin sebeplerine dair önemli tespitlerde bulundu. Sektördeki bazı yapıların reytinglere ve içeriklere uyguladığı baskılar nedeniyle kaliteli yapımların öne çıkamadığını belirten Müjde, bu baskıların sektördeki üretimi nasıl şekillendirdiğini anlattı.
Tekelleşmenin sektöre etkisi ve geleceği
Müjde, tekelleşmenin sektördeki yaratıcı özgürlüğü kısıtladığını ve bu durumun gelecekte daha fazla nitelikli içerik üretiminin önüne geçeceğini savundu. Tekelleşme ve baskılarla birlikte oluşan homojenleşme, dizi sektörünün çeşitliliğini olumsuz yönde etkileyerek izleyici kitlesi üzerinde de olumsuz bir etki yaratmaktadır. Müjde'nin açıklamaları, sektörün geleceğine dair kaygıları derinleştirirken, bu durumun nasıl aşılabileceğine dair tartışmaların daha da artmasını sağlayacak gibi görünüyor.
"2,5 milyar liralık dizi pastasını, bir menajeri 'kadeş savaşından' sorumlu tutarak ele geçirmek mümkün değil kardeş. Kaldı ki bir süre sonra öyle bir pasta olmayacak gibi görünüyor.
"Hiçbir yerde bulamazsınız bu bilgileri"
Bak şimdi tane tane anlatayım. Hiçbir yerde bulamazsınız bu bilgileri. Kanallar bir dizi için yapımcıya 15-20 milyon TL arasında para ödüyor ama dizi 12 reytingi geçmez ise reklam geliri 10-12 milyon TL arasında kalıyor. (Bazen daha da aşağıda)
"Dizi yurt dışına satılamazsa üzerine bir bardak soğuk su içiliyor"
Yapımcı da 15'e anlaştığı diziyi enflasyon ve kanalın istekleri nedeni ile cebinden harcama yaparak ile 18-20 milyon TL harcayarak mal edebiliyor. Yani her iki taraf da yaklaşık bölüm başına 5 milyon TL zararda. Dizi yurt dışına satılamazsa üzerine bir bardak soğuk su içiliyor karşılıklı. Diyelim ki satıldı 'onu gösterme, bunu gösterme, aman öpüşmesinler sevişmesinler, bu konuyu işleyemezsiniz, enişte baldıza aşık olamaz' gibi baskılar nedeni ile senaryolar çekicilikten uzaklaşıyor ve dizilerimiz eskisi kadar hızlı ve yüksek değerlerle satılamıyor.
"Herkes zarar etti"
Bölüm başı 200 bin dolara satıldı diyelim (ki ortalamaya göre iyi bir rakamdır)... Ne etti toplam kar: 7.5 milyon TL. Çık komisyonları, çık oyunculara ödeneni falan, sonra böl ikiye; yarısını kanala, yarısını yapımcıya öde. Ne geçti eline? Bölüm başı 2,5 milyon TL falan. Zarar 5 milyondu. Çık bu zarardan gelen parayı. Bölüm başı 2,5 milyon TL herkes zarar etti. Hay bin kunduz...
"Bir Muhteşem Yüzyıl daha yakalar mıyız acaba?"
Her bir dizi için 100 milyonları bulan başlangıç maliyetinin veya banka kredisinin faizinden bahsetmiyorum bile. Onları da düşersen yapımcılar ortalama bir dizide hesabı kitabı iyi yapamazlarsa 4 milyonu geçen zararlar edebiliyorlar. Kanallar da öyle. Peki niye yapıyorlar bu işi? Herkesin 'Bir Muhteşem Yüzyıl daha yakalar mıyız acaba?' beklentisi var çünkü. Maliyetlerin çok daha düşük olduğu yıllarda Muhteşem Yüzyıl bölüm başı 800 bin dolarları aşan bir yurt dışı satışı yakalamıştı. (Dolar da dolardı o yıllarda yani) Herkesin ağzını sulandıran havuç işte bu... Tekrarı mümkün mü? Bu ekonomik şartlarla zor görünüyor.
"Pastanın dibini sıyırmak için herkes kuyruğa girer"
Kanal ve yapımcılar 'Arşiv oluşturuyoruz. Gelecekte çok değerlenecek bu arsalar' beklentisinde. Bu savurganlık devam ederse yakında çiftler çubuklar satılır, pastanın dibini sıyırmak için herkes kuyruğa girer. Çözüm nedir diye sorarsanız söyleyeyim. Ya kanallar eski yapıya ağırlık verip sadece bazı günler yurt dışına satışı kesin olan dizilere yer verecekler. Geri kalan günleri 'Yarışma-Komedi-Magazin' olarak değerlendirecekler... Ya da içerikler, fikirler, oyuncular özgürleşecek ülke ile birlikte... ' Yalova kaymakamı' olarak arz ederim albayım..."