Amerika’nın 1950'lerde geliştirdiği “cüce buğday” türüyle birlikte Anadolu’nun yerli buğdayı Siyez ve Kavılca buğdayları sahneden çekildi. Genetik yapısı değiştirilen bu “cüce buğday” türleri Türkiye’ye ithal edilerek buğday üretiminde yeni bir dönem başlatıldı.

GDO’lu cüce buğdayların Türkiye’ye giriş yapması, tarımda kimyasal gübre ve ilaçların kullanımını da yaygınlaştırdı. Yerli tohumların yok olmaya yüz tuttuğu bu süreçte, beyaz ekmek üretimi de yaygınlaştı. Geleneksel buğday türlerinin aksine, beyaz ekmek tüketimi daha düşük doyuruculuğa sahip olup, kan şekerini hızla yükselterek insanları daha fazla yeme ihtiyacına yöneltti.

Türkiye’de 1950 sonrası dönemde beyaz ekmeğin yaygınlaşmasıyla birlikte, toplum genelinde çölyak, diyabet, obezite ve otoimmün hastalıkların sayısında büyük artış yaşandı. Uzmanlara göre, buğdayın genetik yapısındaki değişiklikler bu hastalıkların hızla yayılmasında önemli bir etken. Beyaz ekmek, kısa sürede bozulması nedeniyle Türkiye’de büyük miktarda israfa da neden oluyor. Türkiye, dünyada ekmek israfında önde gelen ülkelerden biri konumunda.

Manisa Büyükşehir Belediyesi 2025 eğitim destekleriyle fark yaratıyor Manisa Büyükşehir Belediyesi 2025 eğitim destekleriyle fark yaratıyor

Günümüzde ise doğal, GDO’suz, geleneksel buğday türlerine olan talep yeniden canlanıyor. Uzmanlar, hastalıklardan korunmak için işlenmiş gıdalar yerine sağlıklı ve doğal gıdalara yönelmenin önemine dikkat çekiyor.