BURCU YANAR / ÖZEL HABER

Son günlerde kamuoyunun gündemini meşgul eden İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yeni bir dönemin kapısını aralarken; sosyal medyada yayılan bilgi kirliliği, yasa ile ilgili ciddi kafa karışıklıklarına neden oldu. “Marul yetiştirmek yasaklanacak”, “evcil hayvan beslemek suç olacak” gibi iddialar, halk arasında tedirginliğe yol açarken, uzmanlar bu söylemlerin gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, söz konusu yasa maddelerinin aslında korkulacak değil, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik uyum açısından zorunlu ve kaçınılmaz bir adım olduğunu belirtiyor. Avrupa Birliği ile ticari ilişkiler çerçevesinde atılan bu adım, bir yandan Türkiye’nin küresel iklim politikalarına uyumunu sağlarken diğer yandan yerel üretici ve tüketicinin merak ettiği pek çok soruyu da gündeme getiriyor.

Türkiye’nin yaklaşık iki yıldır gündeminde olan İklim Kanunu hakkında çok sayıda soru işareti oluştu. Sosyal medyada balkonumuzda yetiştirdiğimiz meyve ve sebzeden evcil hayvanlarımıza kadar birçok konunun tehlikeye gireceği korkusu yayılırken Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu yasada korkulacak bir şey olmadığını ve gündem değiştirmek için çarpıtıldığını ifade etti.

AB’nin ikiyüzlülüğü

Prof. Dr. Doğan Yaşar, Paris İklim Anlaşması’nın nasıl imzalandığını hatırlatarak, “Yeni yasayla ilgili sosyal medyada marul dikmek yasak, evcil hayvan beslemek yasak diyerek insanları korkutuyorlar. Türkiye öncelikle ekonomik olarak Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı, ticaretin büyük çoğunluğunu onlarla yapıyoruz. Peki Avrupa Birliği iklim konusunda ne yapıyor? Fosil yakıt üretilerek yapılan mallara ek vergi koyacağını söyledi. Kendi aralarında tartıştılar ve Avrupa Birliği üyeleri üçe ayrıldı. Fransa gibi nükleer enerji kullanan ülkeler de buna tepki gösterdi. Doğalgaz gibi nükleeri de yenilenebilir enerji içerisine aldılar. AB burada bir ikiyüzlülük yaptı. Kömür ile üretim yapan ülkelerin başları büyük belaya girdi. En büyük kömürü de Avrupa’da biz kullanıyoruz. Dolayısıyla 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’na imza atılması için pek çok kurum ve kuruluş çağrıda bulundu. Ama bunun bir zamanı var dedik. Biz o zamanlar para ödeyen ülkeler sınıfında yer alıyorduk. En sonunda Avrupa Birliği bizi para alan ülkeler arasına kabul etti. Arkadan biz de Paris İklim Anlaşması’nı imzaladık. Bunu imzalamak demek AB kurallarını kabul etmek demek zaten” dedi.

Sıfır karbon olmaz

Prof. Dr. Yaşar, sözlerine şöyle devam etti: “2021 yılında ABD Başkanı Biden ilk seçildiğinde bir toplantı düzenledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı buna. Orada Amerika 2050 yılında karbon emisyonunu sıfırlayacağını söyledi. Bunlar şaka gibi söylemler çünkü imkansız. Orada en mantıklı konuşmayı Erdoğan yaptı. 2030 yılına kadar yüzde 20 oranında azaltmayı planlıyoruz dedi. Şu an bu hedef 2053 ama bu hedef hiçbir zaman sıfır olmaz zaten. Havadaki karbon miktarı ne kadar artarsa yaşam o kadar zenginleşir. Karbon demek besin demektir. Biz insanlar hepimiz karbon bazlı birimleriz. Şu an havadaki emisyon miktarı yaklaşık 420 bin ppm civarında. İki yüz milyon yıl önceki dönemde 2 bin ppm’lerdeydi. O dönemde bütün her şey devasa boyutlardaydı. Dinozorlar, kuşlar, ağaçlar her şey devasa boyutta çünkü havada 2 bin ppm karbon var. Burada benim karşı olduğum taraf fosil yakıtların içerisinde pek çok zehir var. Fosil yakıtlara bu sebeple karşıyız. Hava ısındıkça yağış artar. Bu sene Şubat ayında son 60 yılın en soğuk Şubat ayını yaşadık. Yağışlar yüzde 74 gibi eksik yağdı. 100 litre yerine 26 litre yağdı. Soğumadan korkmak lazım ısınmadan değil. Hava soğuduğu zaman dünyada kuraklık olur. Dünyadaki bütün savaşların sebebi soğuma nedeniyle oluşan kuraklıklardır. Soğuma bizim belamız. Tüm bunlar ışığında AB kendi içinde enerjiyi düzenledi. Türkiye’deki enerjinin büyük çoğunluğu kömürden geldiği için bizim yeni düzenlemeler yapmamız şart” diye konuştu.

Karbon emisyonu kimsenin umrunda değil

Almanya’nın Türkiye’nin emisyonunu azaltmasını isteyip sonra da Türkiye’ye termik santral hediye etmesini de çelişkili bulduğunu belirten Yaşar, “Bu kanunla daha az enerji ve su harcayarak daha fazla verimlilik elde etmek amaçlanıyor. Bundan daha masumane bir şey var mı? Korkulacak bir durum yok. Sanırım birileri Ekrem İmamoğlu olaylarından dolayı gündem değiştirmeye çalışıyor. Bilinçli olarak gündem değiştiriliyor. Almanya bize bir termik santral hediye etmişti. Bu emisyona neden olan en büyük olaydır. Ama küçük bir şartları vardı kömürü Kolombiya’dan alacaksınız diye. Biz 21 yıldır kömürün yüzde 38’ini Kolombiya’dan alıyoruz. Çünkü Kolombiya’nın Almanya’ya çok büyük bir borcu var ve Kolombiya’nın kömürden başka satacak bir şeyi yok. Şu anda Almanya bize emisyonu indirmemizi söylüyor ama kendi borcunu almak için bizim topraklarımıza termik santral hediye ediyor. Bütün bu olaylar ticaret için ve çok tuhaf olaylar. Olan bize olacak. Eğer bu iklim kanununu istemiyorsan o zaman Paris İklim Anlaşması’ndan çıkacaksın. Kimsenin umurunda değil karbon emisyonu ve diğer konular” sözlerini kullandı.

İklim Kanunu neleri kapsıyor?

Kabul edilen maddelere göre, yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan kanun, iklim değişikliği ile mücadelede esas olan sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerini, planlama ve uygulama araçlarını, gelirleri, izin ve denetim ile bunlara ilişkin yasal ve kurumsal çerçevenin usul ve esaslarını kapsıyor.

'Planlı sezaryen' yasaklandı! Karar Resmi Gazete'de 'Planlı sezaryen' yasaklandı! Karar Resmi Gazete'de

Kanunda, "Adil geçiş", "Birincil piyasa", "Denkleştirme", "Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)", "Gömülü sera gazı emisyonları" ile "Gönüllü karbon piyasaları", "İklim adaleti" gibi tanımlar yer alıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede genel ilkelerin belirlendiği yasaya göre, iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye'nin "ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler" ilkesi dikkate alınarak, eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme yaklaşımları esas alınacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ