Yüz yıllık çam ağaçlarının gölgesinde huzur bulmak, tertemiz havayı ciğerlerinize çekmek için başka bir yere gitmek istemezsiniz.
Ancak bu huzurlu beldenin kalbine bir hançer saplanmak üzere.
Bakanlık, Çeşmealtı Güvendik Mahallesi’nde 250-300 yat kapasiteli bir marina inşa etmeyi planlıyor.
Kağıt üzerinde kulağa hoş gelen bir proje... Ancak, bu güzel beldenin kalbini sıkıştıran gerçekleri göz ardı etmeyelim.
Çeşmealtı’na ulaşan daracık iki şeritli yol, zaten yıllardır bölge sakinlerine ve ziyaretçilere işkence çektiriyor.
Özellikle hafta sonları, bu huzurlu beldeye gitmek veya geri dönmek tam bir sabır sınavına dönüşüyor. Bu sıkışıklığa bir de marina trafiğini eklersek, yaşam burada nasıl devam eder?
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın endişeleri yerden göğe kadar haklı.
“Balıkçı kasabası ruhumuzu kaybetmek istemiyoruz” diyor Başkan Balkan.
Bu proje, sadece Çeşmealtı’nın trafiğini ve altyapısını değil, ekosistemini de tehdit ediyor.
İzmir Körfezi zaten kirlilik, su sıcaklığındaki artış ve oksijen seviyesindeki düşüşle boğuşuyor. Marina projesi, bu baskıyı artırarak balık ölümlerini ve ekolojik tahribatı hızlandırabilir.
Peki, alternatif yok mu?
Var elbette!
Gülbahçe ile Balıklıova arasında bir marina yapılması hem daha ulaşılabilir bir çözüm sunar hem de trafik yoğunluğunu Çeşmealtı’nın omuzlarından alır. Bu bölge, otoban bağlantıları sayesinde sadece Urla’nın değil, çevre ilçelerin de ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Şimdi kendimize şu soruyu sormalıyız: Çeşmealtı’nın huzur dolu kimliğini yok etmek pahasına bu projeyi burada hayata geçirmek gerçekten gerekli mi?
Marina yapılabilir, ama doğru yerde. Çeşmealtı, doğasıyla, ruhuyla, yeşili ve mavisiyle korunmayı hak ediyor. Bizler bu güzelliğin sadece bugünkü mirasçıları değil, aynı zamanda yarının emanetçileriyiz.
Bu kararı alacak olanlara sesleniyorum: Lütfen, bu huzurlu beldenin feryadını duyun. Çeşmealtı’nın kimliğini, doğal güzelliğini ve ekosistemini koruyalım. Yarın çok geç olmadan…
GÜNÜN SÖZÜ
Marina gerekli ama doğru yerde olmalı