Burası Roma değil, Burdur! Aşkın en saf hali yalnızca Roma'nın sokaklarında yankılanmaz. Sagalassos Antik Kenti'ndeki Antoninler Çeşmesi de, zamana meydan okuyan büyüleyici hikayesiyle sizi içine çeker. Göz alıcı güzelliği ve destansı aşklarıyla burası, binlerce yıl önce yaşanmış acı dolu bir aşk hikâyesine ev sahipliği yapıyor.

İzmir’de gitmeniz gereken 5 sonbahar rotası ve şelaleler İzmir’de gitmeniz gereken 5 sonbahar rotası ve şelaleler

Sagalassos, Burdur’un Ağlasun İlçesi'nin 7 kilometre kuzeyinde ve Akdağ yamaçlarında denizden bin 700 metre yüksekliğinde yer alıyor. Sagalassos, Pisidia Bölgesi'nin Roma İmparatorluk Dönemi'nin en önemli şehridir. Şehirde bulunan yapıların büyük bir çoğunluğu Roma Dönemi'ne aittir. Sagalassos’un ilk tespiti 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından yapılmıştır. En belirgin yapısı muhteşem Antoninler çeşmesidir. Şehir, İmparator Hadrian döneminde ekonomik siyasi ve sosyal anlamda en iyi dönemini yaşamıştır. Sagalassos, küçük Asya’da belki de terk edildiği günden günümüze kadar en iyi korunagelmiş antik yerleşimlerden biridir. Sagalassos 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Kazılarda ortaya çıkan 5.5 metre civarında boyu olabileceği tahmin edilen İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller ile çıkarılan diğer eserler Burdur Müzesi'nde sergilenmektedir.

Antoninler kimdir

Nervan-Antoninler Hanedanı, neredeyse tüm 2. yüzyıl boyunca (96-192) Roma İmparatorluğu'nu yöneten ve birbirine pek de sıkı aile bağlarıyla bağlı olmayan altı Roma İmparatorunun ait olduğu Roma İmparatorluk hanedanı. Bu imparatorların adları sırasıyla şöyledir; Nerva, Trajan, Hadrianus, Antoninus Pius, Marcus Aurelius, Commodus. Bu hanedanın mensuplarının adları, bazen Nervan ve Antoninler Hanedanları arasında da geçer. Hanedanın ilk beş imparatoru Beş İyi İmparator olarak da bilinirler.

Sagalassos aşk çeşmesi hikayesi

Ağlasun’da bulunan Sagalassos Aşk Çeşmesi’nin hazin bir hikayesi var. Sagalassos aşk çeşmesi Burdur’un Yiğit Ordu Komutanı Antonin ve Güzeller güzeli İsabella’nın buruk aşk hikayesini konu eder. Yıllar önce Sagalossos’ta İsabella adında çok güzel bir kız yaşarmış. Tüm diyarda güzelliğiyle bilinen İsabella’nın adını ebe annesi ve tüccar babası birlikte koymuşlardı. Bu isim ‘Tanrı’ya, aşka adanmış’ anlamına gelirdi. Annesi ve babası bu güzel kızı en iyi şekilde eğitmişti. Yeşil gözlü, beyaz tenli, uzun boylu İsabella’nın upuzun saçlarını nergis çiçekleri süslerdi. Beyaz ipekten elbisesi yerlerde sürünürdü. Her gün kuğu sürüsü misali en önde İsabellea olmak üzere Ağlasun’un kızları Ağlasun Meydanı’nda gün batımına karşı müzisyenler önünde her gün dans ederlerdi. Çünkü şehrin kralları “güzellikler ortaya çıksın ve insanlar mutlu olsunlar” diye tüm güneşli günleri genç kızlar için bayram ilan etmişlerdi. O tarihler özel günlerdeyse önce savaşçılar, şehrin kralı ve halkın önünde savaş hünerlerini gösterir sonra da yine kuğu misali en önde İsabella olmak üzere Ağlasun’un evlenme yaşında olan kızları müzik eşliğinde şehir meydanında dans ederlerdi.
İsabella evlenme yaşına geldiğinde birçok şehirden prensler savaşta başarı göstermiş nice yiğitler, pehlivanlar O’na talip oldular. İsabella’nın babası kızının isteği üzerine kızının güzelliğini gelecek nesiller de hatırlasınlar diye Isparta Dağları’nda çağlayan pınarlardan şehre su getirilmesini ve Sagalasos Meydanı’nın yanı başına Dünya’nın en güzel aşk çeşmesinin düğünden önce yapılmasını istemişti. İsabella’yı isteyenlerin tamamı kendilerine gelecek olumlu haberi beklerken İsabella’nın babası kızını Kralın oğlu Hektor’a, annesi ise kızının sevdiği kim ise ona vermeyi düşünüyordu.

İsabella Antonin’e vuruldu

İsabella yakın çevresine gece rüyalarına giren gündüz aklından çıkmayan evleneceği yiğidi Ağlasun’un bağlarında kendisinin seçtiğini ve aşık olduğu yiğidin adını dillere düşmesin diye nişandan önce açıklamayacağını belirtiyordu. İsabella genç ordu komutanı yiğitlerin en yakışıklısı ve yeteneklisi Antonin’e vurulmuştu. Bu sırrını annesi dahil herkesten saklıyordu. Antonin adlı yiğit yapılan tüm savaş oyunlarında birinci gelirdi. Yiğitlikte ve mertlikte üstüne yoktu. Namı yedi şehre yayılmıştı. Ordu komutanlığını bileğinin ve aklının hüneri ile şehir halkına açık yapılan spor müsabakalarında ve savaş oyunlarında kazanmıştı. İsabella’nın babası kızının kimi sevdiğini bilmiyordu ama bir gün kızının ağzından evleneceği damattan çeyiz olarak dillere destan olacak aşkının dünya durdukça hatırası olacak Sakalasos şehrinin meydanına o günlerde değeri yirmi Talant, bugünkü değeri beş yüz kilo saf altın değerinde bir aşk çeşmesi yaptırmasını ve Isparta Dağları’nın çağlayan pınarlarından bu çeşmeye su getirilmesini isteyeceğini duymuştu. Hatta İsabella şehrin baş mimarına yaşama sevincini ve aşkını anlatacak olan kendisi için yapılmasını istediği aşk çeşmesinin şehir meydanına hakim yerini de göstermişti.

Ordunun Antonin’in komutasında seferde olduğu günlerde Ağlasun Kralı, İsabella’nın babasına elçiler göndererek İsabella’yı tahtını bırakacağı tek oğlu Hektor’a istedi. Hatta elçiler İsabella’nın çeyiz olarak yapılmasını istediği çeşmeyi kralın severek yaptıracağını, sarayını da İsabella’nın oturması için O’na hediye edeceğini ve isterse annesi ve babası ile birlikte ailecek bu sarayda kalabileceklerini söyledi.

İsabella’nın babası gelen elçileri karşıladı. Elçiler kızın babasına ve annesine kral öldüğünde yerine geçecek oğlu Hektor’un İsabella’ya aşık olduğunu, bu müjdeli haberi vermek için geldiklerini anlattılar. Kız istemeye gelen kralın gönderdiği elçilere İsabella’nın babası sevinçten ağzı kulaklarına varırcasına Sagalasos’ta Kral'ın sarayından daha ihtişamlı bir sarayın olmadığını ayrıca Kralı’n oğlu Prens Hektor’un üzerine de yakışıklı bir yiğit tanımadığını belirterek kızının rızasını bile almadan evlilik sözlü verdi.

O gece Kral’ın oğluna bu kız isteme olayı, İsabella’nın savaşa giden sevdiği Ordu Komutanı Antonin ve askerleri hariç bütün Sagalasoslular tarafından duyuldu. İsabella hariç herkesi Isabella ile Kral’ın oğlu Hektor evlenecekler diye heyecan sardı. O geceyi İsabella bin gece gibi geçirdi. Sanki kırk kere öldü, kırk kere dirildi. Çünkü Antonin savaşa gitmeden önce fal tavuklarına yem atmış ve fal tavukları yemi iştahla yememişlerdi. Bir önceki gece de Sakalasos’ta gökyüzünde iki kuyruklu yıldız beş dakika ara ile kaymışlardı. Acele olarak Antonin’e haber uçurulmalıydı.

Kralın elçilerinin kız istemeye geldiği o uğursuz gecede ne yazık ki Antonin seferdeydi. Eğer şehirde olsaydı elçiler daha kız babasının evine gelmeden İsabella’yı atının terkisine alıp kendisine bağlı kalelerden birine hemen o gece kaçırabilirdi. Antonin aşkı uğruna savaş elbiselerini ve silahlarını satsa ancak üç yüz öküz bedeli kadar para ederdi. Bu para da anıt çeşmenin bir kısmını yaptırmaya bile yetmezdi. Ne yazık ki Aşk Çeşmesi’ni yaptırmaya ve Isparta Dağları’ndan çağlayan pınarlardan sular getirmek için yirmi Talant ağırlığında altın para gerekiyordu. Antonin sevdiğine aşkını anlatmanın abidesi olacak Aşk Çeşmesi’ni yaptırmak için Sagalassos Kralını razı ederek savaşa gidip ganimet ile dönmekten başka çıkar bir yol bulamamıştı.

Antonin, Sagalassos Kral’ından izin alıp 7 günlük mesafede bulunan Sagalassos’un doğusundaki hazinesi altınlarla dolu Adada Kalesi’ne doğru ordusuyla harbe giderken ne olur ne olmaz diye İsabella ile haberleşmek için birbirini gören 7 kara dağın başına yedi nöbetçi koymuş ve İsabella’dan her gün hayırlı haber olursa her sabah şafak sökerken her nöbetçisinden kırmızı duman tüten meşale yakmalarını, kara haber olursa da kara duman tüten meşale yakmalarını istemişti.

Her sabah güneş doğarken Adada halkı ve askerleri gönderdikleri yalvarma heyeti aracılığı ile kaleyi vermeden haraç verip kaleyi almaya gelen Antonin’den imdat diliyorlardı. Kaleleri ve özgürlükleri hariç verebilecekleri haracı vermeye hazırdılar. Ama Antonin hem kaleyi hem de kalede yığılı yüzlerce Talant olduğu söylenen altınları almak ve böylece Sagalassos’a büyük miktarda ganimet, zafer, şan ve şeref ile dönmek istiyordu. Ama işler Antonin’in umduğu gibi yolunda gitmedi. Dağlara hakim bir tepeye karargahını kuran Antonin’in ordusunun Adada’yı muhasara ettiğinin 13. günü her gün kırmızı duman görüntüleri ile haber almanın aksine; o gün dağlarda ellerinde meşale bulunduran nöbetçiler İsabella’dan kara haber var anlamında meşalelerinde kara dumanlar tüttürdüler. Kara haber, kara duman ile kara dağları aştı. İsabella’dan gelen kara haber sevdalısına aynı gün erkenden ulaştı. Dağ başlarında kara duman tüten meşaleleri gören Antonin, İsabella’dan gelen bu kara haber üzerine savaşa devam etmenin doğru olmayacağını o sabah anladı.

Antonin son gelen Adada şehri yalvarma heyetini morali bozuk bir zamanında huzura kabul etti. İki taraf arasında kısa süren pazarlık yapıldı. Antonin Adada şehri halkından 72 katır yükü gümüş para tutan sefer masraflarını ve 7 payın üçü Sagalassos Kralı’na, ikisi Ordu Komutanı olan kendisine ve kalan ikisi de askerlerine dağıtılmak üzere yedi fil yükü 70 Talant altın ganimet alıp; iki tarafı da memnun eden bir anlaşma yapıldı. İki tarafı da memnun eden bu anlaşmadan sonra orduya geri dön emri verildi. Geri dönen ordu 7 günlük yolu beş günde alarak tam şafak sökerken Sagalassos’a geri döndü. Antonin üç fil yükü altını kralın hakkı diye Kral’ın Hazine Dairesine gönderdi. Kalan iki fil yükü altını ise kendisi için daha doğrusu Aşk Çeşmesi’ni yaptırmak için Kral’ın Emanet Dairesine indirtti.

O gün şölen yerinde Kral’ın sağ yanında Veliaht Hektor, sol yanında da daha sabah seferden dönen ve savaş elbisesini çıkarıp ,tören elbisesini yeni giymiş Ordu Komutanı Antonin oturuyorlardı. Meydan öylesine hınca hınç doluydu ki iğne atsan yere düşmezdi. Prens Hektor o gün hem dalgın hem de çok sinirliydi. Çünkü Isabella’dan hala net bir cevap alamadığına üzgündü. Isabella onunla evlenme konusunda evet veya hayır diye bir cevap vermemişti.

İsabella meydandaki kızların arasından süzüldü ve meydanda bekleyenlerin umduğunun aksine Prens Hektor’u değil Ordu Komutanı Antonin’i dansa kaldırdı. Bu aşıkların dansı daha başlar başlamaz Prens Hektor’un aklı başından gitti adeta delirdi. Yanındaki Okçubaşı’na Antonin’i vur dedi. Saniyeler içinde Okçubaşı oku yayına sürdü ve Ordu Komutanı Antoni’yi hedef aldı. İsabella gördü ve Antonin’e gelen oktan Antonin’i itip kurtardı ama kendi boynuna okun saplanmasından kurtulamadı. Kral o an orada Okçubaşı’na dur demeseydi Okçubaşı Antonin’i de yeni bir ok atışıyla öldürecekti. Sevdiği ile dans ederken okla vurulan İsabella’nın sevdiğinin kolları arasında ölmesi üzerine Kralın emri ile şenlik o an sonlandırıldı. O günkü şenlik tüm Sagalassos halkına zehir oldu . Herkes içten gelen hissiyatı ile yas tutmaya başladı. Yiğit asker Antonin sevgilisinin kolları arasında son nefesini vermesine fazla dayanamadı. İki saat içinde evinin bahçesindeki incir ağacının altında parmağındaki yüzüğünün kaşı altında taşıdığı zehri içip Ah İsabella! sensiz yaşamak bu dünyada bana haram oldu. Şimdi sana kavuşmaya geliyorum!.. diye inleyerek öldü. Aklı başında ihtiyarlar dediler ki “Artık olan oldu, bu olanlar bize yeter, bize onların muhteşem aşkına karşı yas tutmak düşer. “Kral ve şehrin ileri gelenleri din adamları ile birlikte İsabella ve Antonin’in cenaze merasimine katıldılar. İki sevgiliyi tüm Sakalasos halkı aynı gün bir seferde yan yana iki mezara ağlaşarak koydular. Mezarcılar, İsabella’nın ve Antoni’nin mezarlarının üstlerine onulmaz kara sevdayı anlatan alev kırmızısı gül ile saflığı temsil eden beyaz gül dalları diktiler. Antoni’nin üzerine ayrıca kazandığı savaşların anısına mezarına zırhını, miğferini ve gümüş kakmalı kamasını koydular ve başucuna defne ağacı diktiler. Sagalassos’ta yedi gün yedi gece yas ilan edildi.

Kaynak: Haber Merkezi