Bir Zamanlar Anadolu'da, ölüm ve çürümeyi derinlemesine işleyen bir film olarak tanımlanabilir. Filmin akışı, dalından düşüp çürüyen elmaların yaşam döngüsüyle metaforik bir şekilde canlandırılır. Bu semboller, canlılığın ne kadar az yer kapladığını gözler önüne seriyor.
Görünmeyen kadınların hikayesi
Filmde iki kadın karakter öne çıkıyor: muhtarın kızı ve cinayete kurban giden adamın eşi. Ancak bir de etkileri hissedilen, ancak asla görünmeyen kadınlar var. Savcının, aldatılan ve intihar etmeyi planlayan karısından bahsetmesi, izleyiciye ölümle yüzleşmenin zor olduğunu gösteriyor. Savcı, karısının ölümüne dair gerçekleri sorgulamak istemiyor; bunun yerine hikayeyi bir başkasının başına gelmiş gibi anlatıyor. Ancak, doktorun gerçekleri sorgulamasıyla savcının kendi karısıyla yüzleşmesi gerektiği anlaşılıyor.
Gerçekle yüzleşme ve kaçış
Filmin sonundaki otopsi sahnesi, savcının gerçekle yüzleşmek istemediğini vurguluyor. Doktor, maktülün canlı canlı gömüldüğünü rapora yazmayarak, savcının acı gerçeği kabullenemediğini gösteriyor. Bu durumda, "gerçek" sorusuyla izleyicinin zihninde yankılanıyor: Ölünün soluk borusundan çıkan toprak, aslında gerçeğin ne kadar acımasız olduğunu simgeliyor.
Kadının yaşama verdiği can
Filmde, muhtarın kızının gaz lambasıyla ışık tuttuğu sahne, kadının yaşamı sürdürme gücünü simgeliyor. Aynı zamanda, boşanan doktorun karısıyla olan ilişkisi ve kadınlar üzerinden bir şeyleri telafi etme çabası, filmin derinliklerinde gizli bir mesaj taşıyor. Tüm bu hikayeler, yaşamın ve ölümün döngüsünü ve kadının bu döngüdeki yerini sorgulatıyor.
Bir Zamanlar Anadolu'da, izleyicisine ölüm, çürüme ve kadının yaşam üzerindeki etkisini sorgulatan derin ve düşündürücü bir yapım. Film, izleyiciyi gerçeklerle yüzleştirirken, aynı zamanda hayatın karmaşıklığını da gözler önüne seriyor.