Mesela Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitarovic; Hırvatistan’da baş gösteren ekonomik krizden dolayı, maaşının yüzde 50’sini almama kararı almıştı. Cumhurbaşkanlık ve başbakanlık makamlarından kullandığı uçaklarını sattı. 35 tane Mercedes marka makam aracını satarak elde edilen geliri devletin hazinesine kattı. Ayrıca konsoloslukların maaşlarını yüzde 60 indirmiş ve işçilere verilen asgari ücretleri yükselterek işçilere zam yapmıştır. Hıristiyan bir cumhurbaşkanının davranışı enteresan değil mi?
Finlandiya’nın en genç başbakanı 34 yaşındaki Sana Marin işteki ilk gününe giderken 2000 koruma ile değil, Albert Marin’in tırı ile gitmiştir. Helal olsun demek geliyor içimden…
Yeni Zelanda başbakanı Jacinda Ardern cumartesi günü yemek yemek için gittiği kafeye sosyal mesafe kuralları gereği ve kapasitenin dolu olması sebebi ile alınmamış, hiç tepki göstermeden başka bir yerde yemek yemişti.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, bisikletle işe gidip geldiği, metroya bindiğini herkesin arasında sıradan sırt çantası ile dolaşabiliyor olduğunu hemen hemen bütün dünya duymuştur. Ancak bu cumhurbaşkanı bir kitap fuarına gelip salonda yapılan konferansta yer bulamayıp yere çökerek konferansı izleyerek, insanlara itibarın; kılık kıyafetle mevki makamla, lüks yaşamla değil örnek davranışlarla olabileceğini göstermiştir.
Yeni Zelanda, bazı “Müslümanım” diyenlere göre kafir bir millettir. Ancak bu ülkede sokaklara cam kapılı buzdolapları yerleştirmişler. İnsanlar ihtiyaç fazlası yemeklerini oraya koyuyor, ihtiyaç sahibi olanlar alıp yiyorlarmış. Böyle bir fikrin açın halinden anlamak için asırlardır oruç tutan Müslüman ülkelerden değil de kafir diye adlandırılan ülkelerden çıkması enteresan değil mi?
Elin gavuru sokağa buzdolabı ve içine yiyecek koyuyor. Bizimkiler giysi ve kıyafet yardımını Kızılay kutusu adı altında, ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak giysiler geri dönüşüm firmalarında parçalatarak iplikçilere tekstilcilere satıyorlar. Kapısının önünde aç gezen komşusunu görmeyip kendi vatandaşına sahip çıkamayıp başka ülkelere şirin görünmeye çalışan ev delisi el iyisi sendromu yaşayan yöneticilerimize ithaf olunur. Siyasete girip de, siyaseti zenginleşme aracı olarak kullananlarla siyasette idealleri için mücadele edenlerin ayırt edileceği bir Türkiye hayalim var... Bir gün üreten menfaatten ve çıkarcılıktan uzak ülkenin halkının her alanda gelişmesi. Ayrıca yaşam koşullarının üst seviyede iyileşeceği bir ülke hayalimle dürüst liyakatli siyasilerin olması temennisi ile bir çağdaş ilerici muasır medeniyet seviyesini egale etmiş bir ülke hayali ile yaşamak istiyorum. Umudum yüksek, idealim bitmez bir enerjim var, sorgulama kabiliyetim asla tükenmeyecek bir gücüm bir hayalim var… Ülkemde yönetim kademesine gelen tüm siyasilerin ekonomik mal varlıkları özel bir inceleme ile kontrol altına alınsa bu ülkede fakirlik son bulur diye düşünüyorum. Kamuda çalışan kritik görevlerdeki tüm bürokratlardan tutun da, belediye başkanından, milletvekiline, bakanından, Cumhurbaşkanına tüm bürokrasiye kadar siyasi partilerin tüm üst düzey yöneticilerine kadar herkesin her kesimin hesap verebilir bir sistemin inşasını hayal ediyorum. Hesap sormazsanız hesaplarınızı incelmezseniz tutumlu olmazsanız, ne olursanız olun ticarette batarsınız. Ülke olarak ta ekonomide batarsınız. Bu hayaller benim hayalim namuslu dürüst hesap verebilen şeffaf yönetim. Baskının olmadığı ekonomik kalkınmanın üst seviyeye çıktığı hukukun egemen ve bağımsız olduğu adaletin herkes için eşit hakkın kimse tarafından tecavüze uğratılmadığı bir sistem hayalim var. Ben ülkemde olsam da olmasam da hayalim yaşayacak ülkem için selamlarımla.