FATİH ÖZKILINÇ-İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, görkemli bir açılış töreniyle başladı. 15-21 Mart tarihleri arasında Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) düzenlenen ve alanında uzman 80’e yakın konuşmacıyı bir araya getiren İkinci Yüzyılın İktisat Kongresinin ilk oturumu dünyaca ünlü Türk sanatçı Karsu’nun konseriyle başladı. Konsere başlamadan önce Karsu, “Acılarımız inanılmaz büyük. Ben bugün sadece sanatçı Karsu değilim; bugün Türküm, Hataylıyım, Antakyalıyım. Ben bugün rahmetli Aliye ve Meral halamın yeğeniyim, rahmetli Aytül ve Tuna ablamın kuzeniyim. Ve rahmetli Helin, Hira ve Hazal’ın teyzesiyim. Gayretiniz için çok teşekkür ederim…” dedi. Depremde kaybettiğimiz tüm vatandaşımız adına gözyaşları içinde “Neredesin Sen” diye seslenen Karsu’nun şarkıyı okuduğu sırada barkovizyondan Kahramanmaraş merkezli büyük felaketin video görsellerinin yayınlanması ise katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı.
CESARETİMİZ GEÇMİŞİMİZDEN ALIYORUZ
Kongrenin açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “100 yıl öncesinden İzmir’e miras kalan İktisat Kongresi’ni, tam 100 yıl sonra, şehrimizin kadim kültürüne yaraşır şekilde yeniden düzenlemenin büyük heyecanını ve gururunu yaşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu tarihe ve dünyaya müjdeleyen İktisat Kongresi, büyük yangından sadece beş ay sonra Şubat 1923’te İzmir’de toplandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları geleceğin iktisat politikalarını Meclis iradesiyle belirlemek yerine, daha önce denenmemiş bir yol seçti. Bin 135 delege İzmir’de buluşarak bir gelecek hayali kurdu ve bu yol haritasını bizlere miras bıraktı. Bizler, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni düzenlerken cesaretimizi şehrimizin sahip olduğu işte bu görkemli geçmişten aldık. Geleceğin inşasına başlamak için İzmir’i tercih eden Atatürk ve onun kadın erkek tüm yol arkadaşlarının hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz” dedi.
TÜRKİYE’YE YENİDEN CAN VERECEK
“Bu kongre, kurtuluş ve kuruluş mücadelemiz için kendilerine duyduğumuz tarifsiz minnetin mütevazı bir tezahürüdür. Ve İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, sadakate yapılan bir çağrıdır” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Soyer, “Bu buluşmayı ilk İktisat Kongresi’nden tam yüzyıl sonra, 15-21 Şubat tarihleri arasında düzenlemeyi arzulamış ve tüm hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Fakat planladığımız gibi olmadı. 6 Şubat sabahı, çok büyük bir felaket yaşadık. Yetmezmiş gibi bölge dünden beri de sel felaketi ile başa çıkmaya çalışıyor. Acımız ve yasımız çok büyük. Çok iyi biliyoruz ki artık hiçbir şey o günün öncesindeki gibi olmayacak. Bizim bundan sonra asli yaşama nedenimiz, gençlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve onlara güvenli bir gelecek bırakmak. Depremden hemen sonra yürekli bir maden işçisinin söylediği gibi… Bizim artık canımız yok. Bizim canımız, Türkiye. Ve bizler bugün burada, Türkiye’mize yeniden can vermek için bir araya geldik. Planlanandan bir ay sonra gerçekleşebilen kongremiz, işte bu nedenle vicdana yapılan bir çağrıdır. Diliyorum ki kırılan o fay, geçmişte yapılan büyük hatalarla gelecek arasına kalın bir çizgi çeksin. Bu deprem, bu enkaz, bu ülkede yeni kuralları, yeni kurumları ve doğasıyla uyumlu, güvenli şehirleri doğursun” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN HER KÖŞESİNE ULAŞMAYA ÇALIŞTIK”
Ülkenin bir kez daha 100 yıl öncesinde benzer koşullardan geçtiğinin belirten Soyer, “Bir enkazın, bir yıkımın ortasındayız. Bu yıkımın içinde sivil bir girişimle, sivil bir kongre düzenliyoruz. Haklı ve güçlü sivil girişimler, siyasilerin kararlarını belirler. Hatta bazen sivil inisiyatifler o kadar güçlü olur ki siyasilerin başka türlü bir irade ortaya koyması mümkün olmaz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, tam da böyle bir çalışma. Halkın düşüncesini, özlemlerini, kılcallardan gelen tüm önerileri birleştiriyor ve bu ülkenin misakı iktisadisini dünyaya ilan ediyoruz. Kongremizin sekiz ay süren hazırlıklarında biçim, yani kullandığımız yöntem, en baştan beri içerik kadar önemliydi. Neydi o biçim? Toplumun kılcallarından gelerek kökleri oluşturan ne kadar kaynak varsa, o kaynakları konuşturmak, hayallerini, özlemlerini ve şikayetlerini duymak istedik. Tümüyle şeffaf ve katılımcı bir süreç yöneterek paydaşlarımızın kendi çözüm önerilerini ortaya koymalarına vesile olduk. Bunun için tam 21 buluşma düzenledik. Trabzon’dan Muğla’ya, Edirne’den Van’a, Diyarbakır’a kadar Türkiye’nin her köşesine ulaşmaya çalıştık. Tüm buluşmaların sonucunda bir içerik inşası gerçekleştirildi. Buna aynı zamanda ortak aklın ve vicdanın inşası diyebiliriz. Geleceği inşa ediyoruz diye yola çıkmıştık. Biliyorum ki geleceğin Türkiye’si, artık gücünü çeşitlilikten alan bu köklerin üzerinde yükselecek. Böylelikle bu topraklar yeniden canlanacak” diye konuştu.
“ADALETİ, DAYANIŞMAYI VE REFAHI ÇOĞALTACAK”
Kongreye düzenleme biçimlerinin içeriği de belirlediğine dikkati çeken Tunç Soyer, “Aradan geçen sekiz ayın sonunda kendimizi iktisadın geleneksel tanımına direnebilecek kadar donanımlı ve güçlü hissediyoruz” dedi. Modern iktisat kuramının, doğadaki kaynakların sınırlı, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olduğunu söylediğini de hatırlatan Soyer, “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin geldiği nokta ise bunun tam tersini ortaya koydu. Dünyamızın geldiği noktada, sınırsız ihtiyaçların değil “karınca kararıncanın” iktisadına doğru cesur bir adım atmak zorundayız. İnanın bana, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nden doğan bu öneri, teknolojiden yoksun yaşamak, yoksullaşmak, durmak veya geçmişe dönmek anlamına gelmiyor. Tersine, refahın adil dağılımı ve yoksullukla mücadelenin kapılarını aralıyor. Üzerimizdeki fazlalıklardan kurtulduğumuzda eksilmeyeceğiz. Çoğalacağız. Büyüklük ve hız fetişleri üzerine oturan sınırsız hırs ve ihtiraslarımızla yüzleşebilirsek, hayatın anlamının ve derinliğinin sonsuzluğuyla buluşacağız. Bencilliğimizin yerini dayanışma, bireysel zenginliğin yerini bereket, ihtiyaç fazlası tüketimin yerini ise sanat, felsefe ve yaşamın bizatihi kendisi alacak. Eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica’nın tarif ettiği gibi… Alıyoruz, alıyoruz, alıyoruz… Koyacak yer bulamıyoruz. Ama büyük bir hata yapıyoruz. Bunları, kazandığımız parayla aldığımızı zannediyoruz. Oysa o parayı kazanmak için harcadığımız zamanla alışveriş yapıyoruz. Yani kısacası zamanla beraber yaşamlarımızı tüketiyoruz. Zamanın parayla satın alınamayacağını unutuyor ve kendi hayatımızı ıskalıyoruz. Bu sözlerimin arı kovanına çomak sokmak olduğunu çok iyi biliyorum. Fakat insanlığın ve doğanın içinden geçtiği bu acı durum karşısında elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz. İşte bu yüzden, bu kongre, tüm sokakları yeniliğe açılan bir davettir. Bu yenilik; ortak akılla şekillenen ortak bir yaşamı, yani adaleti, dayanışmayı ve refahı çoğaltacak” ifadelerini kullandı.
"BAŞARDIK YİNE BAŞARACAĞIZ"
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının İktisat Kongresi için İzmir’i tercih etmelerinin bir tesadüf olmadığını da söyleyen Soyer, bu tercihin şehrin köklü ilişkileri ve kültürel mirasında saklı olduğunu belirtti. Başkan Soyer, “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, İzmir’deki bu güçlü kültürün izlerini geleceğin inşası için bir çıpa kabul ediyor. Bu çıpanın özü, demokrasi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bunu görmüş ve bu nedenle İzmir’i seçmiş. Biz de bu büyük umudumuzu İzmir’de doğan ve gelişen demokrasiye borçluyuz. Biz aslında bir yürüyüş başlattık. Sekiz aylık yürüyüşümüzde kadın erkek, genç, yetişkin ve çocuk, hep beraberdik. Biliyoruz ki bu kongre, başlayıp bitecek bir süreç değil. İnsanların yeni hayalleri oldukça ve bizler nefes alıp verdikçe yürüyüşümüz çoğalarak devam edecek. Biliyoruz ki, yeni bir Türkiye kuruluyor. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye. Yüz yıl önce atalarımızın yıllarca işgal altında kalmış, yanmış yıkılmış, yoksul bir ülkeden Cumhuriyet mucizesini yaratmaları gibi, bu enkazın altından kalkarak yine o muhteşem ülkeyi kuracağız. Bilim ve aklın rehberliğinde, vicdanla ve cesaretle… Binlerce yıllık kadim kültürlerin kökleri üzerinde boy veren pırıl pırıl filizlerimiz, gençlerimizle birlikte… Başardık, çok çalışacağız, yeniden başaracağız” diye konuştu.
HER ZAMANKİNDEN ÇOK İHTİYAÇ VAR
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremine değinerek konuşmasına başlayan CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ise “Depremin yarattığı yıkımın acısının hepimiz için çok taze… Öyle ki bugün aynı acıyı yaşayanlar bu kez de sel felaketiyle baş başa bırakıldı. Kaybettiğimiz tüm canlara Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Siyasetin, bilimin, toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelmesinden her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. İşte bu zor günlerde böylesi bir katılımcılığı yaratan, toplumun her kesiminden tüm sesleri buluşturarak böylesi bir kongreyi var eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’e ve emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum” dedi.
ÜLKEMİZİ AYAĞA KALDIRACAĞIZ
“Yaralarımızı hep birlikte dayanışmaya saracağız” sözleriyle açıklamalarını sürdüren CHP’li Böke, “Başka yolu yok, hep birlikte ayacağa kalkacağız, bu ülkemizi ayağa kaldıracağız ve kalkınacağız. Söz veriyoruz. 100 yıl önce İktisat Kongresi toplandığında ülkemiz yıllarca süren bir savaşın ardından yaralarını sarmaya çalışıyordu. Bir yandan da cephede kazandığımız bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla tamamlaya çalışıyordu. Yüz yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; ülkemiz uçurumun kenarında yıkık bir ülkeydi. Yüz yıl sonra yine çok büyük bir yıkımla karşı karşıyayız. Depremin yarattığı yıkım, ekonomik ve sosyal buhran, devlette yaşanan yıkım… Hepsi iç içe geçmiş büyük bir enkaz… Yüz yıl önce Atatürk’ün İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada kıyasıya eleştirdiği saltanat düzeni gibi bugün de saray düzeni kendisini ayakta tutmak için elinden geleni yapıyor.Nasılki 100 yıl önce güçlü bir halk iradesiyleuçurumun kenarında yıkık bir ülkeden genç bir Cumhuriyet doğduysa, tarihsel mirasımızla, siyasi sorumluluğumuz, yurttaşlık görevimiz de bunu gerektirdiği için bu anlayışla kongrede bir araya geldik.
ORTAK SORUMLULUĞUMUZ VAR
Böke, konuşmasına şöyle devam etti: “Yüz yıl önce olduğu gibi bugünde ortak bir hedefimiz var: Ülkemizin içinde bulunduğu bu ağır koşullardan çıkarmak ve el birliği ile ayağa kalkmak. Bir daha bu deprem gibi acıları yaşamamak için hepimizin ortak sorumluluğu var. Bu sorumluluk; kaybettiğimiz canlarımızın ailelerine, çadırda yaşayan 1.5 milyon yurttaşımıza ve plansız nedeniyle depremden kaçmış ama konteynerlerde yaşarken sele kapılmış vatandaşımıza karşı, kişisel tarihlerimize, kentlerimize, tarihi mirasımıza ve bir arada yaşama kültürümüze dair sorumluluktur. Yüz yıl önce olduğu gibi bugün de ortak bir hedefle bir aradayız. Hedef, yeni bir anlayışla ortak bir düzen… Sürdürülebilir bir kalkınma hepimizin sorumluluğu. Bu sorumluluk; işsizliğe mahkum olmuş 3,5 milyona, umudunu yitirdiği için iş bile aramayanlara, asgari ücretle çalışmak zorunda kalanlara karşı sorumluluktur. Bu sorumluluk eşit işe eşit ücret almayan binlerce kadına, umudunu yitirmiş binlerce gence, tarlasını süremeyen çiftçiye, üretim bantlarını sürdüremeyen sanayicimize ve esnafa karşı sorumluluktur. Bu sorumluluklarımızı yerine getirecek siyasi irade bizde mevcut, kararlılık da halkımızda var. Şüphesiz hep birlikte başaracağız. Bu büyük felaket ve sosyal yıkım iktidardakilerinin söylediği aksine kader değil. Yoksulluğun, felaketin bu ülkenin kader planı olduğunu söyleyen anlayışı kabul etmiyoruz. Depremler doğaldır ama afetleri felakete çeviren düzendir. Bugün yaşadıklarımız bu düzeni kuran iktidarın siyasi ve ekonomik tercihlerinin sonucudur, bir kader değildir. Biz bu tercihleri değiştirecek, yeni ilkeler ve anlayışla düzen kuracağız.”
HAK TEMELLİ SOSYAL DEVLET
İktidara geldiklerinde uygulayacakları politikalar ve yönetim anlayışına dair açıklamalarda bulunan CHP’li Böke, şunları söyledi: “14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde bunun ilk adımlarını el ele omuz omuza atacağız. O günden başlayarak depremin yaralarını sarmak, kentlerimizi ayağa kaldırmak ve kalkınmayı sağlamak için dört ilkemiz olacak. Bunlar; liyakata dayalı kurumlar yönetim anlayışı, yeni kamucu anlayışla kamu, yani toplum yararı merkezinde bir yönetim, hak temelli güçlü ve sosyal devleti oluşturmak ve bilime, planlamaya dayalı, hep birlikte zenginleşip kalkınacağımız bir düzen olacak. O zaman kentlerimiz de güçlü, kapsayıcı, sürdürülebilir ve yaşanabilir olacak. İşte o zaman yaraları saracak ve hep birlikte kalkınacağız. Bu yeni düzen ne anlama geliyor derseniz; liyakate dayalı yönetim anlayışıyla kurumları var ettiğimizde halk koordinasyonsuzluk nedeniyle enkaz altından kendi canlarını kendilerini kurtarmaya çalışmayacak. Kızılay, çadır satan bir holding olmayacak. Kızılay, afetler esnasında halkı koruyacak, çadır sağlayacak, kan verecek. Hak temelli güçlü bir sosyal devlet kurduğumuzda sadece konutları değil, yuvalarını yitirmiş yurttaşımıza borç karşılığında evleri sağlamayacak, barınmayı sağlayacak vetüm konutları tamamen bedelsiz bir şekilde kendilerine teslim ediyor olacağız. Kuracağımız sosyal devlette herkesin anahtarını doğrudan kendilerine teslim edeceğiz. Fay hatları üzerine okullar inşa etmeyecek, kamusal denetimleri yok saymayacağız. Planlamaya dayalı bir üretim düzeni kurduğumuzda bugünkü gibi depremin etkilerini hesaplamayan ve raporlamaya dahi tenezzül etmeyen plansızlığa son vereceğiz. 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden bir ay geçmemişken Devlet Planlama Teşkilatı sektörlerin sorunlarını ele almıştı. Bugünse bu raporun izi bile yok. Biz bu teşkilatı yeniden kuracağız; böylece Kobi de sanayici de belirsizlik içinde beklemeyecek, üretecek. Bu planlama raporlarıyla üretim teşviklerinin vergi indirimlerini rantçılık ve yandaşlık için değil, yaraları sarmak için kullanacağız. İnsanların başlarını sokacakları bir yuvaları, emeklerinin karşılığını alacak işleri olacak. Çünkü kaybettikleri sadece evleri değil, yaşamları… Bölgenin ekonomisini ayağa kaldırmak için teşvik kullanacak, kamu olarak yatırım yapacağız. Hep birlikte zenginleşeceğimiz bir üretim düzenini yaraları sararken kurmaya başlayacağız.”
YERİNDE VE GÜVENCELİ İSTİHDAM
Deprem bölgesinde yerinde ve güvenceli nitelikli istihdam sağlayacaklarını kaydeden CHP’li Böke, “Bölgede mesleki beceri eğitim seferberliği başlatacak; yetenek havuzunu kaybetmek bir yana yeni yetenekleri keşfedeceğiz.Mühendisler, mimarlar, ustalar, emekçiler, muhasebeciler, aklınıza gelen her türlü iş için kendi emeğiyle var olabilecek milyonlar, yerinde yurdunda yaşayacak. Göç hayatına mahkum edilmeyecek. Kentlerimizi yenirlerken hayatı da yeniden dayanışmayla var edeceğiz. Güvenceli, nitelikli, yerindeistihdam yaratacağız.Deprem bölgesinde hayata geçireceğimiz bütüncül istihdam kentlerimizin var olan demografik yapısını da korumuş olacağız. Çiftçiyi, ekonomik yalnızlığa terk etmemiş olacağız. Liyakate dayalı ve kamucu yönetim anlayışıyla, hak temeli sosyal devletle hep birlikte zenginleşeceğimiz bir üretim düzeni inşa ederek hep birlikte iyileşeceğiz, omuz omuza yeniden ayağa kalkacağız. Bütün bunlarhem kalkınmamızı hem de kalıcı şekilde bir daha düşmememizi sağlayacak” ifadelerini kullandı.
HALKIN PARASI HALK İÇİN KULLANILACAK
Ülkeyi yeniden kalkındırmaya dair reçetenin hazır olduğunu söyleyen Böke, “Halkın vergileri, kamu-özel iş birliği projeleri altında yandaşa, yolsuzlukla dağıtılmayacak. İzin vermeyeceğiz. Güvenceli ve yerinde istihdam yaratmak için, ekonomiyi dijital dönüştürmek, yeşil yapmak için kullanılacak. Temiz ihale dönemi başlayacak. Halkın parası halk için kullanılacak. Ve bu Türkiye’nin güvencesi olacak. Hep birlikte üretip hep birlikte zenginleşeceğimiz reçeteyle hazırız. O reçete İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’yle şekillendi, büyüdü, siyasi iradenin parçası oldu. Tarif ettiklerimizle, yeni anlayış ve düzenle hem ülkemizi ayağa kaldıracağız hem de kalıcı şekilde bu yıkıma son vererek hep birlikte kalkınacağız. Bunları yapacak güç hepimizde var” diye konuştu.
YİNE AYNI DÖNÜM NOKTASINDAYIZ
Yüz yıl önceki koşullarla bugünün koşullarının benzediğine dikkat çeken Böke, “Atatürk’ün, yüz yıl önceki İktisat Kongresi açılışında yaptığı konuşma, halkın huzura ve refaha erişmesi için yeni bir ekonomik ve siyasal düzenin başlangıcını temsil ediyor. Yüz yıl sonra İzmir’de yine aynı dönüm noktasındayız.Zor gülerden geçiyoruz ama gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın zamandır.Şafak sökmek üzere. Çalarak değil çalışkanlıkla, geçmişin yaralarını sardığımız, bugünden endişe duymadığımız, yarınlara umutla baktığımız bir dönem başlıyor. Halkın dönemi başlıyor.Biz başlıyoruz” dedi.