Beşten büyük…

Uluslararası ilişkilerde düzen ve adalet arasındaki tercihe dair tartışma eski ve derin bir tartışmadır ve ne yazık ki henüz sonuçlanmamıştır.

Abone Ol

Düzeni öncelikli gören bakış açısı, statükonun devamını dikkate alır ve sistemdeki aktörler arasındaki güç dengesinin değişmesi yönünde bir talebi ya da güçlü bir eleştirisi söz konusu değildir. 
Olması gerekene dair bir çaba ya da kaygı da bu bakış açısında kendisine yer bulmaz. 
Diğer yandan adaleti dikkate alan bakış açısı ise, statükodaki sorunları, yanlışları, eksiklikleri ve krizleri dikkate alarak normatif bir perspektif ortaya koyar.
Değişim, en büyük çağrılarından birisidir. 
Fakat uluslararası ilişkilere     yön veren büyük değişimler ancak büyük savaşlar ve/veya dönüm noktası olaylar neticesinde vuku bulmaktadır. 
Mevcut uluslararası sistemin temel kuralları, kurumları ve işleyişi büyük ölçüde İkinci Dünya Savaşı sonucunda savaşın muzafferleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa tarafından belirlenmiştir. Bugün söz konusu muzafferler aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip beş daimî üyesidirler. 
Bu beş ülke aynı zamanda uluslararası sistemde nükleer silaha sahip olmaları hukuki kabul edilen yegâne beş devlettir. 
Her ne kadar bugün BM’ye 193 devlet üye olsa da ve uluslararası sistemde 206 devlet bulunsa da söz konusu beş ülke ayırt edici bir statüye sahiptirler. 
Peki bundan vazgeçmek isterler mi? 
Bu sorunun cevabı açıktır; kesinlikle hayır. 
Ancak sistemi değiştirmeye ve gücün yeniden dağıtılmasına yol açacak bir olay vuku bulursa, uluslararası ilişkilerde yeni bir koşullar bütününden bahsedebiliriz.
 Aksi takdirde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok platformda dile getirdiği ve son olarak BM 79. Genel Kurul toplantısının açılışında yaptığı konuşmada tekrar ettiği “Dünya Beşten Büyüktür” çıkışı bir retorikten ibaret kalacaktır. 
Bu ifadenin retorik olan kısmı dünya gerçekliğinin bir sonucudur. Diğer yandan bu söylem aynı zamanda bir karşı çıkış, itiraz ve eleştiridir. 
Sosyo-ekonomik eşitsizliğe, uluslararası ilişkilerde demokrasi eksikliğine, hukukun yok sayılmasına, ayrımcılığa, baskıya, dünya siyasetindeki birçok aktörün sadece bir nesne olarak görülmesine ve çaresizliğe bir karşı çıkıştır. 
Bu haliyle doğal ve kaçınılmaz olarak desteklenebilir. 
Diğer yandan bu itiraz, hedef aldığı beş devlet ve son karar vericisi oldukları mevcut uluslararası ilişkiler sisteminde çerçevesini çizdikleri bir kamusal alanda dile getirilmektedir. 
Yel değirmenlerine karşı Don Kişot olmak, romantik ve cazip gelebilir ama dünya siyaseti gerçekler ve güç üzerine kurulu olmaya ne yazık ki devam etmektedir. 
Böyle olunca “Dünya Beşten Büyüktür” ifadesi dünyadaki önemli başkentler tarafından duyulan bir söylemden çok, sonuçsuz olacağı kesin bir duygusal itiraz olarak kalmaktadır.