Konu ilgimi çekmişti.
Bu iki kadın, meslekleri ve uğraş alanları çok farklı olmasına karşın çocuklar için ortak bir paydada buluşmuşlardı.
Maddi olanakları yetersiz çocukları sanatla buluşturmak için ele ele vermişlerdi.
Aslında bu işin yaratıcısı Selmin Günöz, Mukadder Özden’in EGSD ki başkanlık görevinden ayrılmasından sonra projesini anlatarak, “Kuracağımız dernekte var mısın?” demiş. Yanıt olumlu olunca da, birlikte yola çıkmışlardı.
O tarihlerde görev yaptığım gazetenin televizyonuna iki başkanı da davet etmiştim.
Böylece bu hikayeyi ilk ağızlardan dinleme fırsatım olmuştu.
Selmin Hanımın o yıllarda, Venezüella’da 1975’te kurulan “el sistema” modeli ilgisini çekmiş.
“el sistema”; çocuk ve gençlerin suça eğilimlerini engellemek için başlatılmış bir müzik projesi.
El sistema’nın kurucusu Jose Antonio Abreu’nun devlet ve özel sektörün desteğiyle 11 kişilik ekiple başladıkları projeyi değerlendirirken; “Bu kadar çok ergen ve çocuk müziğe ulaşamazken kendimi sanatçı olarak buna zorunlu hissettim” sözleri, Selmin Hanıma ilham kaynağı olmuş. Buradan yola çıkarak, İzmir’de kendi okul çalışmalarının yanında el sistema projesinin benzeri olan Barış Çocuk Orkestrasını 2015 Eylül’de hayata geçirmiş.
Türkiye’de sanat eğitimi alabilen şanslı çocuklar olmasına karşın bu şansı yakalayamayanların daha fazla olduğunu düşünen Selmin Hanım, kurdukları dernekle, bu şansı olmayan çocuklara ulaşacaktı.
O yıllardan bugüne dek iletişimimiz hiç kopmadı. Her geçen yıl büyüyen ve gelişen orkestranın özel gecelerinin çoğuna katıldım.
Bu süreçte neler oldu özetlemek isterim.
Projelerindeki çocuklara ve organizasyonlarının şablonuna en uygun yer Eşrefpasa semtiydi. Anlaşmaya vardıkları, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı, içindeki 50 m2’lik bir odayı derneğe vermişti. Böylece projenin ilk adımları atılmıştı.
Hatırladığım kadarıyla bölgede (Eşrefpaşa-Kadifekale) yaşayan ailelerin çocuklarından ilk başvuru sırasına göre 20 çocukla yola çıktılar. El Sistemanın en önemli özelliğinden biri olması nedeniyle onların hiçbiri yetenek testine tabi tutulmamıştı. Çocuk Hakları Beyannamesinde yer alan "HER ÇOCUĞUN SANAT EĞİTİMİNDEN YARARLANMA HAKKI" ilkesine uyularak, ilk başvuru sırasıyla çocukları kabul etmişlerdi. İçlerinde ilkokul 1.sınıftan da vardı, 5. sınıftan da.
İşte hikaye böyle başlamıştı. Şimdi kuruluşlarının 10’ncu yılını kutlayacaklar. Bu müthiş oluşumun geldiği noktayı çok yakında hep beraber öğreneceğiz.
Geçen hafta Selmin Hanım aradı. 22 Mart Cumartesi akşamı Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de gerçekleştirecekleri 10’ncu yıl kutlama törenine davet etti.
Katılmak adına, hafta sonundaki tüm programlarımı iptal ettim.
Hani bir söz vardır, ‘Taşın altına elini koymak’ diye. Selmin Hanım elini değil tüm varlığını koymuş taşın altına bana göre.
Bildiğim kadarıyla, büyük kamu kurumlarından destek almadan, 10 yıl süresince ayakta kalmak ve büyüyerek devam etmek. Nasıl bir başarıdır? Takdir etmemek mümkün değil.
Peki, Selmin Öney Günöz kimdir? Kendisinden az da olsa söz etmeden geçemeyeceğim.
Selmin Günöz; İzmir Devlet Opera Balesi ve Ankara Devlet Opera Balesi’nde hem başrol solist sanatçısı olarak hem de İzmir’de 4 yıla yakın bir süre müdürlük ve genel sanat yönetmenliği yaptı. Çok yoğun geçen sanat hayatının ardından, “Her şeyin bir zamanı vardır” diyerek görevinden ayrıldı. İdari görevlerde bulundu. Ancak bu ayrılık sadece devletten ayrılık oldu. Kendi adına kurduğu müzik ve bale okulunda uzun yıllar eğitim verdi. Ayrıca sosyal sorumluluk projeleri yararına konserlere imza atmış. Bergama doğumlu Selmin Günöz’ün eşi ve iki kızı da sanatçı.
22 Mart gecesi bu özel konsere fırsat bulan herkes katılmalı, destek olmalı. Çocuklarımız için.