EGE'DEN

Bafa Gölü’nün mitolojik ve kültürel mirası anlatıldı

Muğla ve Aydın sınırlarında yer alan Bafa Gölü’nün binlerce yıllık tarihî ve ekolojik yapısı, EKODOSD’un düzenlediği Çarşamba Söyleşileri’nde anlatıldı.

Abone Ol

Muğla ve Aydın illeri arasında yer alan Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri olan Bafa Gölü, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) tarafından düzenlenen Çarşamba Söyleşileri’nde ele alındı. Bu söyleşide gölün nasıl oluştuğu, mitolojik ve kültürel özellikleri görseller eşliğinde katılımcılarla paylaşıldı. Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla denizden göle dönüşen Bafa’nın binlerce yıllık serüveni ve çevresinde gelişen uygarlıklar hakkında derinlemesine bilgi verildi.

Mitolojik Hikâyeler ve Kültürel Zenginlikler

Söyleşide, Bafa Gölü’nün çevresinde gelişen medeniyetlerin kültürel mirasları ve mitolojik hikâyeleri de detaylandırıldı. Göl içindeki adalarda ve çevresinde ortaya çıkan eserler, Ay Tanrıçası Selene ile Çoban Endymion’un ölümsüz aşk hikâyesi gibi mitolojik anlatılarla birlikte ele alındı. Avrupa’nın birçok müzesinde sergilenen eserlere konu olan bu hikâye, Bafa Gölü’nün tarihî ve kültürel önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Ekolojik Değerlerin Korunması ve Gelecek Nesillere Aktarımı

EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, Bafa Gölü’nün biyolojik, jeomorfolojik ve arkeolojik açıdan korunması gerektiğine dikkat çekti. Özellikle Tepeli Pelikanlar gibi nesli tehlike altındaki türlerin üreme alanı olan göl, aynı zamanda kuş gözlemcileri için büyük bir cazibe merkezi olma özelliğini taşıyor. Göl çevresindeki festivaller, trekking etkinlikleri ve ekoturizm faaliyetlerinin de bölgeye büyük katkılar sunduğu vurgulandı.

Bafa Gölü ve Latmos Dağları’nın Bütünlüğü

Söyleşi sırasında, Bafa Gölü’nün ekolojik yapısının bozulmasına neden olan faktörler de masaya yatırıldı. Özellikle Büyük Menderes Nehri’nden gelen kirlilik ve çevredeki maden ocaklarının göl üzerindeki olumsuz etkileri dikkat çekti. Bafa Gölü ve Latmos Dağları’nın bir bütün olarak korunması gerektiği, bu doğal alanların bozulmasının bölgenin turizm potansiyelini de olumsuz yönde etkileyeceği belirtildi. Doğru projelerin geliştirilmesiyle bölgenin gelecek nesillere aktarılmasının önemi vurgulandı.