DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son dönemde Türkiye'nin siyasi ve ekonomik atmosferine dair sert eleştirilerde bulundu. Ege’den Haber TV’de yayımlanan Cihad Taysi ile Siyaset Özel programında, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasını ve Türkiye'deki adalet sistemindeki aksaklıkları gündeme taşıyan Babacan, ülkenin gidişatına dair derin kaygılarını dile getirdi. Yargı bağımsızlığının zayıfladığını ve halkın sesinin duyulmadığını savunan Babacan, Türkiye'de her şeyin “yokuş aşağı” gittiğini belirtti. Ayrıca, AK Parti'den ayrılma nedenlerini tekrar açıklayarak, partisinin çözüm önerileriyle ülkeyi daha adil ve demokratik bir şekilde yönetmeye hazır olduklarını vurguladı.

‘Eşzamanlı operasyon’

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını değerlendiren Ali Babacan, “Bu işi idare ve yargı süreciyle ele alacak olursak 4 tane süreç var. Diploma meselesi var, mali içerikli konular var, seçimlerde DEM Parti ile kent uzlaşısı ve işin örgüt boyutu var, bir de CHP’nin kurultayı ile ilgili bir konu var. Her ne hikmetse ayrı ayrı mecralarda gitmesi gereken bu dört konu yargı süreçleri ve idari süreçler açısından birleştirildi. Eşgüdümlü hale getirildi ve ülkenin gündemine düştü. Benim tam da itiraz ettiğim nokta bu. Yargı bağımsız ve tarafsız çalışsa her konunun ayrı ayı mecrası olur ve ilerler. Bu süreçler işlerken yargılanabilir de ama bunların bir usulü vardır. Fakat şu an eşzamanlı bir operasyonla karşı karşıya bırakıldı. Zamanlamasının tamamen siyasi bir çerçevede planlandığı çok açık. Yargı karşısında herkes her an hesap vermeye hazır olmalıdır. Demokrasinin en önemli gereği budur. Öyle bir silsile görüyoruz ki. İktidarın seçimlerde kaybettiği belediyeleri farklı yöntemlerle kayyum yoluyla ele geçirmeye çalıştığını görüyoruz. Bu da işin bir gerçeği. Bu demokrasinin kalbine hançer saplamak anlamına geliyor. Sandığı ve seçimi anlamsızlaştırıyor. Geçtiğimiz Salı akşamından bu yana yani İstanbul Üniversitesi’nin diploma iptalinden başlayan süreç, daha sonra gözaltı ve polis sorgulaması, savcı sorgulaması ve mahkemenin aldığı kararlara baktığımızda ülkem adına, adalet adına ve demokrasimiz adına çok üzgünüm. Türkiye bunları yaşamamalı ve gençlerin umudu karartılmamalı. Son günlerde yaşadıklarımız iktidar değişikliği ile ilgili ümidi de yok etti. Bu yüzden milyonlarca insan meydanlarda ve caddelerde” dedi.

Fazıl Say'ın "açığa alınma" iddialarına İstanbul Üniversitesi yanıt verdi Fazıl Say'ın "açığa alınma" iddialarına İstanbul Üniversitesi yanıt verdi

‘Protesto bir haktır’

“Provokasyonlara mahal vermeyin” diyen Başkan Babacan, “Anayasamıza göre protesto ve yürüyüş temel insan hakkıdır. Evrensel demokrasinin de insanlara tanıdığı bir hak aynı zamanda. Eğer ülkeyi yönetenler kulaklarını ve gözlerini kapattılarsa, vatandaşın sesini duymuyorlarsa ülkenin vatandaşlarının sesini duyurmak için uyguladıkları bir yöntem. Bu hakkın kesinlikle kısıtlanmaması lazım ama bu hak kullanılırken de barışçıl bir şekilde kullanılması lazım. Ateşe körükle gidilmemesi ve provoke edilmemesi lazım. Kalabalıklara karışan kötü niyetli kişilere karşı dikkatli olmak lazım” diye konuştu.

‘Umutsuzluk hakim’

Türkiye’de her şeyin yokuş aşağı gittiğini söyleyen Ali Babacan, “25 yaş altı gençlere baktığımızda kendilerini bildiklerinden beri Türkiye hep yokuş aşağı gidiyor. 2017’den beri Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte her şey yokuş aşağı gidiyor. Hukukun üstünlüğü endeksi, şeffaflık endeksi, enflasyon, faizler, hayat pahalılığı her şey yokuş aşağı gidiyor. Bu yüzden gençlerin umutlu olması için bir sebep yok. Sürekli kötüye giden bir ülke ve değişmeyen bir iktidar, onları bunaltan ve umutlarını karartan bir durum. Sayın Erdoğan’ın daha birkaç hafta önce söylediği bir söz var. ‘Bu makamlar ilelebet kimseye baki kalmaz. Bir gün gelecek emri hak baki olacak’ dedi. Bu ne demek ömrüm yettiği sürece bu makamdan kalkmayacağım demek. Bu çok tehlikeli, demokrasi ve sandıkla bir değişimin mümkün olmayacağıyla ilgili insanları umutsuzluğa sürükleyen bir söylem” ifadelerini kullandı.

‘Çözüm bizde’

DEVA Partisi olarak çözüm önerilerini de sunan Ali Babacan, “Biz artık bu dönüşümlü zorbalık dönemi bitsin istiyoruz. İktidara kim gelirse gelsin hak ve adaletle ülkeyi yönetsin istiyoruz. Bütün çalışmalarımızı da bunun için yaptık. Binlerce maddelik eylem planımızda bunu detaylı olarak yazdık. Ekonomiye, sağlığa, eğitime, güvenlik ve göç meselesine nasıl ‘Deva’ olacağımızı yazdık. Biz hazırız. Türkiye’yi yönetmeye en hazır siyasi parti şu an DEVA Partisi’dir. 129 maddelik adil yargı ve eylem planımız hazır. İktidar değiştiği anda yargının bağımsız olması mümkündür. Ama bağımsız yargı nasıl tarafsız çalışacak? Onların hepsinin çözümü bizde var” diye belirtti.

Yargı reformu şart

Yargı sisteminin yenilenmesi gerektiğinin altını çizen Ali Babacan, “Bankacılık kanununu ben çıkarttım. Banka sahipliği ile ilgili bir muteberlik niteliği vardır. Sonra öğrendik ki savcının soruşturma açtığı bir insana BDDK banka sahibi olabilirsin diye izin veriyor. Banka sahipliği ile ilgili gerekirse devletin istihbarat birimleri bile araştırma yapabilir. Çünkü bu kanunu ben çıkarttım. 2001 krizi tekrar yaşanmasın, bu ülkede bankalar batmasın, bu ülkeyi banka kurarak kimse dolandırmasın diye o kanunu çıkarttım ben. Şimdi ne oldu? Sanal bahis oynatıyor, oradan para kazanıp banka satın alıyor. Kendi ödeme sistemini kuruyor. Ülkede bir yargı reformu şart ve bunun nasıl yapılacağı belli. Savcı ve hakimlerin oturduğu yerin tasarımından tutun savcı ve hakimlerin meslek içi eğitimi, performans ölçümüne kadar ve mahkeme kararlarının kalite ölçümüne kadar buna göre yaptırım veya mükafata kadar her şey hazır burada. İpin ucu kaçtıysa gider tutarız. Önünden milyarlarca dolar geçmiş ama boğazından haram lokma geçmemiş bir insan olarak ben bunları söylüyorum. Ben bugün cumhurbaşkanı olsam 1 ayda ekonomik kurumların tamamını sıfırdan ele alırım. 10 sağlam arkadaşı göreve getiririm. 6 ayda ekonomideki iklimi düzeltirim en geç yılda da enflasyonu tek haneye düşürürüm. Yaptım çünkü bunu. Ama her şeyden önce acil bir yargı reformu şart” açıklamasında bulundu.

İktidar gücü insanları bozdu

AK Parti’den neden ayrıldığını da tekrar hatırlatan Babacan, “Ben üç nesildir ticaretle uğraşan bir aileden geliyorum. Esnaf bir ailenin çocuğuyum. Bizim ailede benden başka siyasetle ilgilenen hiçkimse yok. AK Parti kurulurken geldiler ve bana teklif getirdiler. Beraber bir hak ve eşitlik mücadelesi yapalım diye ben bu yola girdim. Bu sebeple siyasete ilk olarak AK Parti’nin kurucusu olarak başladım. O dönemde 70 kişi kurucu. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da kurucu ve ben de kurucuyum. Gerçekten ticarette bildiğimiz dürüst ticaret kavramlarını siyasette de uygulamaya çalıştım. Sadece ekonomi bakanlığı döneminde değil, dışişleri bakanlığı dönemi, Avrupa Birliği (AB) baş müzakereci gibi görevlerde de o ilkelerle hareket ettim. Fakat ne zaman ki hukuktan ve adaletten uzaklaşıldı ve yolsuzluklarla ilgili mücadeleye tavır alınmadı, ne zaman ki iktidar gücünün insanları bozduğunu gözümle gördüm ve şahit oldum. Bir süre bunu düzeltmek için mücadele ettim.  Dedim ki bu partinin adını AK koyduk, AK ne demek lekesiz ve temiz demek. Ama yolsuzlukla mücadelede sağlam bir duruş ortaya koymazsak bu beka meselesi haline gelecek dedim. Fakat baktım ki hiçbir şey düzelmiyor aksine bana kızgınlıkları artıyor. Dolayısıyla anlaşmazlıklarımız büyüdü ve ben ayrıldım. 2020 yılında da arkadaşlarımızla beraber DEVA Partisi’ni kurdum” sözlerini kullandım.

İhaleleri AB kamu ihale yasasına göre yapın

Tasarruf konusunda da yapacaklarını anlatan Babacan, “Şu an 27 Avrupa Birliği ülkesi ve İngiltere olarak 28 ülke aynı mevzuatla kamu alımı yapıyor. Deprem konutu mu yapacaksınız, tünel mi, baraj mı yapacaksınız bunların tamamını Avrupa Birliği’nin kamu ihale yasasına göre yapın, bakın nasıl tasarruf ediyorsunuz görün. Bir ayda meclisten bu kanunu geçiririm. Üçüncü ayda uygulamaya başlarım. 1 Temmuz’dan itibaren Türkiye’deki bütün ihaleler yeni ihale kanununa göre yapılır. 3 liraya mal ettikleri deprem konutlarını 2 liraya, 1 liraya nasıl mal ederiz o zaman görün. 2 senede 200 bin deprem konutu tamamladılar. 650 bin dedi yapamadı. 400 bin dedi bir yılda yapamadı. Biz o iki yılda aynı parayla 400 bin konut yapardık. Aradaki rakamları menfaat şebekesi kendi arasında bölüşüyor. Bu yüzden temiz yönetim, etik kurallar, ahlaki kurallar önemli” sözlerini kullandı.

Vatandaşın 2 yıllık fedakarlıkları 3 günde çöpe atıldı

Vatandaşın fedakarlıklarının çöp olduğunu aktaran Başkan Babacan, “İki yıldır insanlar bu ülkede inim inim inledi. Belki düzelir diye fedakarlıkta bulundu. Bu fedakarlık geçtiğimiz üç gün içinde tamamen çöpe atıldı. 2 yılda ne kadar kazanım elde edildiyse 3 günde heba edildi. Çünkü ekonomide ne kadar çabalarsanız çabalayın hukuk ve adalette gerekeni yapmazsanız üzerine sağlam bir ekonomi inşa edemezsiniz. Çünkü işin temelinde hukuk ve adalet var. Temel çürükse bina devrilir gider. Bir kişinin kafasına eseni yaptığı ve bütün gücü elinde topladığı bir ülkede öngörülebilirlik olmaz. İnsanlar önünü göremez. O zaman yatırım olmaz, istihdam olmaz. Erdoğan ekonominin ortasına bir sis bombası attı. Herkes bu sisli havada işlerini yavaşlatır, kimse hızlanmaz. Herkesin her an mal varlığına el konulabildiği, her an ileri şekilde müdahalede bulunabildiği, belediye başkanlarına ‘Kalk oradan benim kayyumum oturacak’ denildiği son derece yanlış ve öngörülmesi zor bir ortama girdik. Böyle bir ortamda ekonomik sorunlar çözülmez. Daha da kötüsü olabilir” dedi.

Kaynak: HABER MERKEZİ