Sözbilir, depremlerin atmosferik olaylardan ziyade levha tektoniği kuramıyla ilişkilendirildiğini vurguladı.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, aşırı sıcakların depremleri tetikleyip tetiklemeyeceği konusundaki tartışmalara netlik kazandırdı. Sözbilir'in açıklamalarına göre, bu iddialar levha tektoniği ve dünya iç dinamizmi kuramıyla uyumsuz.
Sözbilir, küresel iklim değişikliği ve aşırı sıcakların depremleri etkileyeceği yönündeki iddiaların bilimsel temellere dayanmadığını belirtti. Jeoloji uzmanı, depremlerin oluşumunun atmosferik olaylarla değil, levha tektoniği ve dünya iç dinamizmi ile ilişkilendirildiğini açıkladı.
Sosyal medyada yayılan bu tür spekülasyonların toplumu endişelendirdiğine dikkat çekti. Depremlerin, yer kabuğundaki levhaların hareketleri sonucu oluşan doğal olaylar olduğunu vurgulayarak, bu tür iddiaların bilimsel gerçeklerle uyumlu olmadığını ifade etti.
Prof. Dr. Sözbilir, "Yerin derinliklerindeki manto dediğimiz katmanda gelişen konveksiyon akımları nedeniyle yeryüzünden 100 kilometre derinliğe kadar inen katı litosfer parçalarının 'astenosfer' denilen daha sünek malzeme üzerinde birbirine göreceli hareketleri levha sınırlarında sıkışma, genişleme veya yanal yönde stres birikimine neden olur. Bu stres, kayaların kırılmaya karşı olan direncini aşınca, fay dediğimiz zayıflık düzlemleri boyunca kırılma gerçekleşir. Böylece fay boyunca birkaç saniye, dakika içinde devasa boyutta bir enerji boşalımı olur. Bunu zeminde sarsıntı şeklinde, fay üzerinde ise fiziksel bir yırtılma-parçalanma şeklinde hissederiz. Atmosferik olaylar, yeryüzü ile güneş arasındaki değişimlerle ilişkilidir. Tabii ki dünyanın iç yapısı ile etrafındaki atmosferik olaylar arasındaki denge bozulmadığı sürece, insanlar için yer yüzeyinde yaşama şansı devam edecek. Ama şunu unutmamakta fayda var. Dünyanın 4,5 milyar yıllık hayatında insanlar için uygun olmayan ortamlar binlerce kez tekrar etmiştir. Bugün insanların etkisi olsa da olmasa da dünya üzerinde gelecekte de insanların yaşayamayacağı ortamlar olacaktır. Bu nedenle doğayı iyi tanımalı ve doğa ile barışık yaşam alanları oluşturacak politikalar üretmeliyiz" diye konuştu.