Toplumun bir kesimi asgari ücret artışının enflasyonu artıracağını söylerken, bir kesimi ise enflasyona etki etmez diyor.
Enflasyonu talep ve maliyet enflasyonu olarak ikiye ayırırsak, ücret artışları işin talep kısmını ilgilendirdiğinden enflasyonu arttıracağı kesin.
Halen yürürlükte olan asgari ücret 17.002 TL. Mayıs ayı itibariyle açlık sınırı aylık 18.969 TL, yoksulluk sınırı ise 61.789 TL olarak açıklanmıştır.
Ülkemizde yaklaşık 7,5 milyon kişinin asgari ücretle çalıştığı tahmin ediliyor.
Yani emeklileri saymazsak bile nüfusun ciddi bir kesimi yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Asgari ücretin artması emeklilerin de maaşının artmasına etki edeceğinden tasarruf kabiliyeti olmayan bu kesimin ücretlerindeki artış tüketimi de artıracak, dolayısıyla mutlaka enflasyonu da artıracaktır.
Ancak bu ülkede 20 Mart 2021 tarihinde Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevinden alınmasından ve ısrarla politika faizinin indirilmesinden sonra döviz krizi ve ardından ülkede kur artışının getirdiği yüksek bir enflasyon artışı yaşanmıştır.
Bu da maliyet enflasyonunu körüklemiştir.
Tüm ücretler reel olarak enflasyon artışının altında kalmış ve toplumun büyük bir bölümü yoksullaşmış, gelir dağılımdaki adaletsizlik üst seviyeye ulaşmıştır.
Üretim durmuş, izlenen yanlış kredi politikası ile toplumun bir kesiminin lüks mallara ve gayrimenkullere olan talep artışı ile ayrıca talep enflasyonu da yaratılmıştır.
Çalışanlar ve emekliler kendilerine yapılan maaş artışları ile bırakın enflasyona sebep olmayı, açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmişlerdir.
Bu nedenle de ne pahasına olursa olsun asgari ücret seviyesi ve altında yaşayan her kesimin ücretlerinde mutlaka artış sağlanmalıdır.