İki bini tescilli dört bin eski yapının bulunduğu Ayvalık’ta tüm kapıların fotoğrafların çekmek için zamanım, gücüm yeter mi bilmiyorum ama hedefe ulaşmak için var gücümle fotoğraf çekmeye, bıkmadan usanmadan devam ediyorum.

Her akşam iş çıkışında sokaklara atıyorum kendimi, tarihi sokaklarda yürümekten keyif alıyorum, bazen yokuş, bazen iniş, bazen çıkmaz sokaklar, bazen de yaşam bitmiş sokaklar. Akşamsefaları, sarı, kırmızı, beyaz, rengarenk zakkumlar, pembe hatmiler, boyunlarını uzatmışlar duvar diplerinden gökyüzüne, özgürlüğü doğru. Dar sokakları süsleyen taşların aralarından süzülen yabani otlar, Arnavut kaldırımların önünde mama bekleyen her renkten, her yaştan kediler, yavrular, anaçlar. Karnını doyurmuş, mahallenin gelip geçene göz ucuyla bakan köpekleri.

Birbirinin içine geçmiş bir yaşam. Kimi evler soluk alıyor, kimi evler can çekişiyor, yardım eli bekliyor, kimi evler de ‘200 yıldır ayaktayım’ diyor. Sarımtırak taş yapılar, rengarenk kapılar, çatısı çökmüş, penceresi sökülmüş ama hala ayakta kalan yüzlerce yıllık yapılar. Her biri içinde anılar barındırıyor. Mübadeleye kadar Rumlar’a barınak olmuş. Ardından Yunanistan’dan ve adalardan gelen Türkler yerleşmiş, gelenekler değişmiş, mübadele ile gelen ve Türkçe konuşamayan Türkler. Ayvalık bir mozaik, bir renk, bir ahenk olmuş. Muhteşem bir tarihin üzerine oturmuş Ayvalık. Kesme taşlı sokakları, Arnavut kaldırımları, tarihi kiliseleri, ayazması, eski yapılarıyla insanı adeta büyülüyor.  

200 YILLIK BİNALAR

Tarihi Ayvalık evlerinin ana malzemesini sarımsaklı taşları oluşturuyor. Bu taşlar antik çağlardan beri kullanılıyor. 18. ve 19. yüzyıl Türk ve Rum toplum yaşantısını yansıtan önemli mimarlık örneklerinden olan tarihi Ayvalık evlerinin estetik görünümünü bütünleyen sarımsak taşı, bu evlerin en önemli özelliği olarak biliniyor. Kapıların fotoğraflarını çekerken tarihlere de göz atıyorum. 200 yıla merdiven dayamış binalar. 1881 tarihli binanın önünde duruyorum, Atatürk’ün doğduğu tarihte bu Rum evinde yaşam başlamış. Bakımlı evler sanki pek havalı süzülüyor gibi geliyor insana. Gerçekten taşın özelliklerinden kaynaklanıyor olmalı, binalar dimdik ayakta, bakımları yapılmış olanlardan ise insan gözlerini alamıyor. Tescilli yapılar genel olarak sahipleri tarafından restore edilmiş, bakımları yapılmış, bahçeleri rengarenk çiçeklerle bezenmiş.  Gülkurusu renginde olan bu taşlar, çok kolay işlendiği ve dayanıklılığı nedeniyle o dönem tercih edilmiş. Sarımsak taşının ana kaynağı ise Sarımsaklı bölgesi. Binlerce yıl öncesinin lav akıntılarının oluşturduğu sarımsak taşı, bugün Ayvalık ve Cunda’nın evlerinde şekil bulmuş. Dokusu sarımsak damarlarına benzediği, içindeki demirin okside olmasıyla giderek kırmızılaşması nedeniyle ‘sarımsak’ adı verilen taşlar Ayvalık sokaklarını renklendiriyor.   Kırmızı kiremitli çatılar eski yapılara ayrı bir güzellik katmış, bir de rengarenk kapı ve pencereleri, çocukların suluboya resim yaptıkları defterlerden çıkmış gibi duruyor insanın karşısında.

 

KOCAMAN KİLİTLİ KAPILAR

Araçların zorlukla yol aldığı daracık sokaklarında dolaşırken, hüzünlenmiyor da değilim! Sahipleri tarafından terk edilmiş, kalın zincirlerle kocaman kilitler vurulmuş kapılar görmek insanın yüreğini burkuyor. İçindeki cıvıltılı yaşamı düşünüyorum, evin annesi erkenden kalkmış, sıcacık şömine yanıyor, çaylar demlenmiş, korun üzerinde kızarmış ekmeklerin mis kokusu ahşap pencerenin kenarlarından süzülüp sokaklara yayılıyor. Siyah önlüğünü giymeye hazırlanan çocuklar, okul çantalarını son kez kontrol edip kahvaltıya oturuyor. Evin babası açık pencerenin önünde sigarasını tüttürüyor. Böyle bir yaşam hayal ediyorum terk edilen yapıların eski dünyasında.

KEDİLERİN BAŞKENTİ

Sokak aralarında kapı önlerinde yeşili olmayan, penceresinde sardunyası bulunmayan ev yok gibi. Kırmızı, yeşil, mavi ve sarı kapılar, ağırlıklı mavi renkler kullanılmış, üç, dört basamakla girilen kapılar. Hemen her evin önünde kediler, sanki Ayvalık kedilerin başkenti gibi. Sokağında, kapısında birkaç kedi olmayan mahalle yok gibi. Her kapının önünde suluk ve yemlikler, başında toplaşan rengarenk kediler kapıların görselliğini tamamlıyorlar adeta. Bir sokaktan bir sokağa geçerken, çatısı çökmüş, kapısı ayakta zor duruyor, pencereleri sökülmüş, içinden yabani otlar, adeta kaçıyor gibi fırlamış, sarkmış bir yerlere doğru gitmek ister gibi. Bu tarihi kentte gezecek, yazacak ve fotoğraf çekecek o kadar çok malzeme var ki bitmez ve tükenmez…